Sunoo'dan
Gece boyunca ağladığım için oluşan göz torbalarını kapatmıştık Jiwon ile beraber. Kapatıcılarından birini ödünç alıp tüm gün kontrol etmiştim kendimi belli olmaması için. Diğerlerini endişelendirmek istemiyordum çünkü.
İlk teneffüs Jisoo abla söylediği gibi beni yanına çağırıp bir şeyler anlatmıştı. Kendi lise anılarından, ilk aşkından bahsetmişti. Lisenin herkes için önemli olduğunu ve bu dönemlerde aldığımız kararların ileriyi etkileyeceğini söylemişti. Tüm yetişkinlerin yaptığı o konuşmayı suçlayıcı bir dil kullanmadan yapmıştı sadece.
Gün boyunca bana inatmış gibi bir sürü aburcubur alınmıştı kantinden. Normalde kendi cebinden vermemek için yırtınan Riki kendi parasıyla gidip bir sürü bisküvi almıştı. Diğerlerininde parasıyla beraber ortaya bir sürü şey konulmuştu. Çikolatalar, bisküviler, jelibonlar ve daha nicesi... Hepsinden yemek istiyordum fakat biz çardakta otururken görüş alanıma giren Wonyoung bana yardımcı olmuyordu.
Uzun bacakları, küçük bir yüzü, bakımlı saçladı, güzel ve büyük gözleri, ince bedeni ve herkesi etkileyen zarifliğiyle okulun kapısına birkaç afiş asıyordu. Ona karşı hiçbir kinim yoktu. Sadece onun gibi olmak istiyordum. Güzel bir fizik, güzel bir kişilik, güzel bir sosyal hayat ve güzel okul notları.
Dolan gözlerimle beraber karşıya baktığımı ilk fark eden kişi Sunghoon hyung olmuştu sanırım. Eliyle saçlarımı gözlerimin önünden çekip ne olduğunu sorgular gibi bakmıştı bana. Bense kafamı iki yana sallayıp bir şey olmadığını işaret etmiştim. O sırada yanımda oturan Riki kalkıp tekrar kantine doğru ilerlemeye başlamıştı. Daha fazla şey alsa bile yemeyecektim. Hyunglarımın ısrarı ve gelenek gibi olan alışkanlığımız yüzünden her aburcuburdan az bile olsa yemiştim ve suçlu hissediyordum kendimi. Daha fazla şey yersem kesinlikle dayanamayacaktım.
Sabah kahvaltı yerine iki tane kivi yemiştim sadece. Öğlen ise bir şey yemek istemesemde küçük bir kase yulaflı yoğurt yemiştim bayılmamak için. Ama yediğim aburcuburlar beni akşam bir şey yememeye doğru ilerletiyordu. Hoş, her şekil sadece elma yiyecektim akşam yemeği için.
Sonunda kantinden gelebilen Riki'ye çevirmiştim yüzümü. Elindeki iki tosttan bir tanesini bana uzatmıştı. Kabul etmemek için ağzımı açtığımdaysa beklemeden dudaklarıma sürtmüştü tostu.
"Ağzına sürdüğün şeyi yemelisin Sunoo. Ye şimdi."
"Sağol Riki ama cidden istemiyorum."
"Benim hatrıma yiyemez misin?"
Bir lezzetli görünen tosta, bir de karşımda beklentili gözlerle bana bakan Riki'ye bakıyordum. En sonunda derste lavaboya gidebileceğimi düşünüp kabul etmiştim yemeyi. Tostu bana doğru uzatan Riki'nin elinden almadan bir ısırık almıştım tosttan.
"Elleriyle besliyor be Sunoo'yu."
Heeseung hyung konuşunca ona doğru bakıp ağzımdakini çiğnemeye başlamıştım. Tam bir şey diyecekken arkamdan konuşan Riki ile boğazımda kalmıştı yemek.
"Siz olsanız sizde aynısını yapardınız."
Bunun bana özel bir davranış olmadığını anlıyordum ben bu sözlerden. Bir de arkadaşlar bunun için var dese tam olur diye düşünüyordum ki bu sorumluluğu da Jungwon üstlenmişti. Herkes gülüşmeye başlarken Riki tostun kalan yarısını elime tutturup yememi işaret etmişti.
Sessizce yemeye devam etmiştim. Daha sonra midemden çıkarabilmek daha kolay olsun diye çokça çiğniyordum her parçayı. Ne yaptığımı anlamış gibi bana bakan Riki'yi farkedebilmiştim fakat bu sefer bana engel olamayacaktı Riki. Dersimiz Nayeon Hoca'yaydı ve derste lavaboya gitmeye izin vardı onun dersinde. Dersin yarısını kaçırıp sonrasında kötü hissettiğimi söylesem bir şey olacağını düşünmüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Devil Town | Sunki
FanfictionAilesi tarafından kuzenlerinin yanına, ufak bir kasabaya gönderilen Riki, yeni kişiler tanıyıp garip olaylar yaşar...