10.BÖLÜM; "ŞİMDİ YİNE ON BEŞSİN"

113 9 43
                                    

Bu bölüm on beş yaşındaki travmasını okuyacağız Devrim'in ama tam detaylı değil. Ne olduğunu anlayacaksınız her şekilde ama o on beş yaşının detayını bir iki bölüme okuruz :') iyi okumalar dilerim 💫

Hayat kimseye güvenme diye haykırıyordu ve ben aptal gibi sürüne sürüne Kaner'e güvenmeye doğru ilerliyordum.

Eve geldiğimden beri, eve gelmeden hemen önce arabadan çıktığımda Kaner'e söylediğim sözlerden sonra attığı bakış aklımdan çıkmıyordu. Tarif edemiyordum ama bu söylediğimin onda hoşnutluk bıraktığını biliyordum.

O bakış, kalbimde bir şeyleri değiştirmişti. Neden bilmiyordum, sorgulamak bile istemiyordum. Bilmekten korkuyordum çünkü. Kaner diğerlerinden farklı olsa bile, bir mafyaydı ve bir mafya her ne kadar güven verici olsa da tehlikeyi içinde, zihninde barındırıyordu.

Ona, daha doğrusu hareketlerine ve fiziki özelliklerine kapılmamak çok zordu ama kendimi frenlemem gerekiyordu. Bana güven vermesi bile ürkütücüydü aslında. Başkasına cellat, bana koruyucu melek oluyordu. Bu his neden özel ve güzel hissettirmek zorundaydı ki? Ayrıca sürekli beni güvende tutmak istediğini söylemesi kalbime pek de iyi gelmiyordu.

Kaner'in kapatılması lazımdı.

Bir yılan gibi kıvrıldığım yataktan sabahın ilk ışıklarıyla birlikte doğrulmuş, karmakarışık saçlarıma parmaklarımla şekil vermiştim. Gece boyunca uyumadığım için dinlenmiş hissetmiyordum ama uykum da yoktu. Kaner gerçekten kapatılmalıydı, artık uykularımı bile kaçırıyordu.

Bu düşünceme güldüm. İyice delirmiştim.

Yataktan kalkıp banyoya gitmiş ve elimi yüzümü yıkayıp mutfağa girmiştim. Gizem ve Burçak uyanana kadar onlar için kahvaltı hazırlarken, ağzıma bir şeyler atıyordum.

Aklım Ozan'ın bana oynadığı oyundaydı. Bu çocuk benden ne istiyordu? Mafyayım diye kandırmıştı beni. Kaner'in yanında olduğundan inanmıştım hemen ama değildi. O kadar bilgiye ulaşması zor olmamıştı, Vedat'ın evine gitmemi istemişti. Yanına geleyim, seni geriden izleyeyim fasa fisoydu. Oraya gittikten, eve girdikten sonra Vedat beni öldürmüş olsa ne yapabilirdi ki?

Kaner'in orada olduğumu nereden öğrendiğini bilmiyor ve merak ediyordum ama iyi ki gelmişti. Gelmeseydi ben kurduğum planı devreye sokacak ve çocuğu gördüğüm gibi ipim çekilecekti.

Tüyler ürpertici...

Ozan'la görüşmek istiyordum ama o sinsi yılan beni her an kandırabilirdi. Kandırılması kolay biri olduğumdan değil ama Ozan cidden tilki gibiydi. Pislik.

"Günaydın." Burçak gözlerini ovuşturarak mutfağa girdiğinde yüzündeki ıslaklığa baktım. Yüzünü yıkamış olmasına rağmen ayılamamıştı.

"Günaydın." dedim masayı göstererek. "Sen otur, ben Gizem'i çağırayım." Mutfaktan çıktığım gibi Gizem'in odasına gittim. Pufuna oturmuş, kucağında bilgisayarı, başı duvara yaslı bir şekilde uyuyakalmıştı. Sessizce yanına yaklaşıp kitap yazarken taktığı gözlüğünü çıkardım, bilgisayarı da kucağından aldıktan sonra masasının üzerine bıraktım ve üzerine ince bir örtü örtüp odadan çıktım.

Mutfağa girdiğimde de Burçak'ı dirseğini masaya koymuş, avucunu da yanağına yaslamış bir şekilde uyuduğunu görünce başımı onaylamazcasına iki yana salladım.

Gizem gece romanına devam etmiş olmalıydı, Burçak'sa... Burçak ne diye uyumamıştı? Gece uyumamak ve dizi film izlemek istese eminim ki bizi uyandırırdı. Hem işim bile yoktu benim. Kalbime bir acı saplandı o an. İşim yoktu çünkü patronum öldürülmüştü. İç çekerek masaya oturdum ve hazırladıklarımdan iştahsızca yemeye başladım.

GECENİN KOYNUNDAKİ KÖTÜLÜKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin