28.BÖLÜM; "AMELİYAT"

42 3 0
                                    

Bir kurşun, kaç kişiyi paramparça edebilirdi? Tek bir bedene giren kurşun nasıl olur da iki bedene saplanabilirdi?

On beş yaşım acı gözyaşlarıyla bana baktı, baktı ve ağladı. Yine mi? dedi. Yine mi bir kurşun bir bedene saplandı?

Hayır, dedim. Bu sefer bir kurşun iki bedene saplandı. Biri kanadı, diğeri hissetti.

Ağırlaşan hava ve hissettiğim titreme ile birlikte gözlerim bir ok gibi abimin gözlerine saplandı. Kaner'in bedeni, bedenime yaslı halde sarsıldığında tüm dünya bir anda başıma yıkılmıştı sanki.

Korku, şok ve acı.

Bu üç duyguyu ancak idrak edebiliyordum, gerisi içimde patlamaya hazır bir yanardağdı.

"Kaner," diye fısıldadım titrek ve doğru dürüst çıkmayan sesimle. Elim sırtının biraz yukarısına korkarak gitti. İnanmak istemediğim o şey, parmak uçlarıma bulaşan sıvıyla doğrulanmıştı. "Hayır." dedim Kaner'i yavaşça kendimden uzaklaştırıp yüzüne bakmaya çalışırken.

Kurşun sesinin beraberinde çıkan o nefes alışın ardından tamamen sesi kesilen Kaner'in yüzünü kendime çevirdiğimde gördüğüm o ifadesiz suratla beraber çenem titredi.

"Kaner," dedim tekrardan. "Bana bak, gözlerini bana çevir." Bakmıyordu ısrarla. Gözleri bir noktaya kilitlenmişti ve o noktadan ayırmıyordu. "Kaner yapma," dedim şok içerisindeki sesimle. "Bana bakar mısın?"

"Sen ne yaptın?" diye bağıran Ozan'ın sesini duydum, ardından tüm o bağırışlar üst üste geldi ve ben daha hiçbir şeyi idrak edememişken Kaner üzerime yığıldı. Elim ayağım birbirine dolanırken onu ayakta tutmaya çalıştım ama ağırlığı yüzünden ikimizde yere düşmüştük. Baldırlarımın üzerine oturmuş, Kaner'in başını da bacaklarıma yaslamıştım.

İfadesizdi ama gözlerindeki acıyı görebiliyordum. "Devrim," dedi ben onu ayık tutmaya çalışırken.

"Ambulans arayın!" diye bağırdım son gücümle. Parmaklarım Kaner'in yüzünde dolanıyordu.

"Devrim," dedi tekrardan.

"Biri bana bez getirsin!"

"Devrim," dedi bir kez daha. Titreyen vücudumla, korku dolu bakışlarla ona döndüm. "Yorma kendini," dedim sessizce. "Yorulma, geçecek. İyi olacaksın."

"Sakin ol," dedi otoriter bir sesle, nasıl hâlâ böyle konuşabilir diye hayret ettim. "Ozan'ı çağır bana."

Kaşlarımı çatarak yüzüne bakmamla beraber başını yavaşça salladı. Başımı kaldırıp abimin yakasına yapışmış olan Ozan'a baktım. "Ozan," dedim, duymadı. "Ozan buraya bak!" Abimin yakasını bırakmadan bana döndüğünde abime bir saniye olsun bakmadan, "Buraya gel." dedim.

"Devrim,"

"Ozan, sus ve gel!"

Dediğimi yapıp Selçuk Soykıran'ın yakalarını bıraktı ve yanımıza geldi. Diz çökmüş, Kaner'in yanında durmuştu. Kaner, "Serhat burada," dediğinde başımı çevirecek oldum ama Kaner, "Sakın," dedi bana. Kaskatı kesildim. "Kızları koru."

Avuç içim Kaner'in yanağına yerleşti, "Bize bir şey olmayacak." dedim. "Ozan, ambulansı aradınız mı?" Ozan başını iki yana salladığında dişlerimi sıktım fakat hemen sonrasında arkamdan bir ses geldi.

GECENİN KOYNUNDAKİ KÖTÜLÜKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin