27.BÖLÜM; "BEKLENMEYEN İHANET"

47 3 0
                                    

Bazen kaçmak istersin ama dört bir yanında insanlar seni çepeçevre sarmıştır. Beynin durur, algılayamazsın; kalbin hızlanır, bayılmak üzeresindir; korkarsın ve sadece korkarsın. Korkunun da sonu olmayan bir yol olduğunu bilirsin, düşünmek ve doğrulmak zorunda kalırsın.

Düşündüm ve doğruldum. Sırtımı şoför koltuğuna yaslarken çenem dikleşmişti. Korkamazsın Devrim, yolun sonunu görmek zorundasın. Arkanda Burçak var, bu adamın leşinde boğulmasına müsaade edemezsin.

"Devrim," dedi Burçak. "Bizi öldürecek."

Serhat'ın pis bakışları ikimiz arasında mekik dokudu, ardından Burçak'a göz kırptı.

Bakışlarımın karardığını hissettim ve camı açmadan hemen önce torpidoda görüp ne olur ne olmaz diye gizlice elime aldığım silahı kavradım. Camı açtım ve bir an olsun korkmama izin vermeden silahın kabzadını burnuna yapıştırdım.

O geriye doğru sendelediği anda arabayı hızla çalıştırıp gaza bastım ve çoktan açılan garaj kapısından dışarıya çıkarttım aracı. Serhat'ın arkamdan bağırdığını duydum, küfürlerini sıralıyordu. Gaza yüklenip bilmediğim bu yollarda son sürat ilerledim.

Adrenalin bana sıkı bir şekilde tutunmuştu. Biraz önce kendimi cesaretlendirsem bile şu an kalbim ağzımda atıyordu ve bana seslenen, bir şeyler söyleyen Burçak'ı boğuk duyuyordum. Öyle korku dolu bir durumdaydım ki, kulaklarım bile tıkanmıştı sanki.

En sonunda, "Gizem'e ne olacak?" diye bağırdığını duydum ve kendime geldim.

"Telefonumu al, koltuğun üzerinde!" diye bağırdım. Araba öyle hızlıydı ki, camın açık olmasından dolayı da kendi sesimi bile doğru düzgün duyamıyordum. "Birini ara!"

"Kimi?"

Derin bir nefes alıp zihnimi hızlandırdım.

Hazar'ın evinde ne dönüp bittiğini bilmiyorduk. Abim kaçırılmıştı, Kaner'i de Hazar'ı da arayamazdık. Savaş'ı bir olaya daha dahil edemezdim. "Ozan!" diye bağırdım. "Ozan'ı ara!"

"Tamam," dedi endişe içerisinde. Tamamen odağımı yola versem bile ellerinin titrediğini anlayabiliyordum.

Burçak telefonu hoparlöre aldı. Birkaç çalıştan sonra aramayı yanıtlamıştı. "Oo," dedi gevşek gevşek. "Siz beni arar mıydınız Devrim Hanım?"

"Ozan adamlarını topla ve Hazar'ın evine gidin! Kaner, Gizem ve Hazar orada! Serhat'ın planı vardı," Titreyen alt dudağımı sertçe ısırdım. "Ölmüş olabilirler." Derin derin nefesler aldım. "İçeride birileri de var olabilir."

Toparlandığını duydum. "Devrim sen ne diyorsun?"

"Duydun ne dediğimi!" diye bağırdım sabırsızlıkla. "Çabuk ol Ozan," Sesim yalvarır gibi çıkmıştı.

"Sen? Sen neredesin? Burçak evinde mi?"

Burçak, "Ben buradayım," dedi. "Biz Hazar'ın arabasına binip kaçtık, Serhat peşimizde olabilir."

Arkamızdan gelen bir arabanın sesini duydum, ardından aynalardan baktım ve, "Hatta peşimizdeler." dedim.

"Tamam, tamam sakin olun. Devrim telefonunu ve konumunu açık tut, sinyalini takip edeceğim."

"Bizi bırak!" dedim, başım dönüyordu. "Onları kurtar!" Tabii ölmedilerse... Bu düşünce bile beni mahvetmeye yetmişti. "Ozan sana güvenmek istiyorum."

GECENİN KOYNUNDAKİ KÖTÜLÜKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin