26.BÖLÜM; "ÜÇ EL ATEŞ"

55 5 50
                                    

Kafamda dönüp dolaşıp yankı yapan bir ses var.

Gizem burada, yanımda ve hiç iyi gözükmüyor.

Sanki zihnim düşünmeyi bir anda bıraktı, tepetaklak oldum. Saç diplerime kadar yerleşen korku denen duygu beni savunmasız bırakmıştı. "O," dedim fakat sesim doğru düzgün çıkmamıştı. Boğazımı temizleyip tekrardan konuştum. "Ne oldu Gizem'e? Neden senin yanında? Ne yaptın ona!"

"Sakin ol, ben hiçbir şey yapmadım. Ben geldiğimde evimin önünde bekliyordu ve..."

Yutkundum. "Ve, ne?"

"Şiddete uğramıştı."

Elim hızla ağzıma kapandı, gözlerim irileşirken bakışlarım Burçak'ı buldu. Anlamaya çalışıyordu ve ifademi gördüğü anda gözü doldu. Başını iki yana salladı korkuyla.

"Bana evinin adresini ver, geliyorum."

"Tamam Devrim, sakin ol biraz. Attım telefonuna, hatta seni aradım ama açmadın."

Çünkü telefonum Kaner'in arabasındaydı.

"Bu telefona at konumu."

Telefonu kapattı, birkaç saniye sonra da konum gelmişti.

Burçak korku dolu gözlerle bana bakarken, "Ne olmuş ona?" diye sordu.

"Sakin ol çiçeğim, sakin ol. Ben bakmaya gideceğim tamam mı?"

"Ben-"

"Hazar'ın evinin güvenli olduğunu düşünmüyorum."

Kaşlarını çattı. "İkinizde aynısınız!" diye yükseldi bir anda. "Her zaman tek başınıza halletmeye çalışıyorsunuz her şeyi! Şimdi Gizem'in nesi var onu bile söylemiyorsun çünkü kötü bir şey olmuş! Sen tek gidersen ve başına herhangi bir şey gelirse çekeceğim vicdan azabını illa yaşamam mı gerekiyor?"

Nefesimi verip ona sıkıca sarıldım. "Tamam," diye mırıldandım. "Tamam beraber gidelim, hiç kimseye bir şey olmayacak." Geri çekilip gözlerinden sicimle inen yaşları sildim.

"O ne dedi sana? Gizem'e ne olmuş?"

"Yolda anlatacağım tamam mı? Vakit kaybetmememiz gerekiyor. Arabanın anaht-" Avucumu alnıma bastırdım. "Gizem almıştı."

"Birini arayalım, bizi oraya en hızlı götürecek kim var? Kaner?"

Başımı iki yana salladım. "Her ne kadar Kaner mantıklı gibi dursa da, oraya gitmemize izin vermeden kendi yöntemleriyle çözer işini." Siyah pijama takımımı değiştirmeden üzerine kabanımı aldım ve evin anahtarlarını kabanımın cebine atıp daireden çıktım. "Savaş'ı ara."

Burçak kaşlarını kaldırıp bana tereddütle baktı. "Savaş mı?"

"Şu an aklıma daha mantıklısı gelmiyor Burçak, ara."

"Tamam," dedi ve numarasının onda olmadığını fark edip bana baktı. Bir zamanlar ezbere bildiğim numarayı hafızamı zorlayarak çıkarttım ve söyledim. Burçak bana hâlâ çatık kaşlarla bakıyordu.

"Bakma öyle de ara hemen."

Avuç içlerimi kollarıma bastırıp gergince merdivenlerden indim, Burçak arkamdan geliyordu ve Savaş telefonu açmış olmalı ki Burçak konuşmaya başladı.

GECENİN KOYNUNDAKİ KÖTÜLÜKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin