29.BÖLÜM; "KISASA KISAS"

48 3 0
                                    

Zihin, kalbin yansımasıdır. Zihninde bazı şeyler doğru hissettirmiyorsa, kalbinin huzursuz olmasındandır.

Zihnim kabul etmiyordu çünkü kalbim ağrıyordu.

Kaner, ameliyat sonrası yoğun bakıma alınmıştı ve uyanana kadar Zehra Kuzgun, Süreyya'nın ve Ozan'ın itirazlarına rağmen beni onun yanına sokmamıştı.

Ben o yandan bu yana hastane köşelerinde ruhsuz ruhsuz dolanırken, Zehra Kuzgun'un o ezici bakışlarına maruz kalmıştım. Her daim dik olan başım eğilmişti, Zehra Kuzgun'a karşı ağzımdan tek kelime çıkmıyordu.

Ve şimdi ruhum, zihnim ve kalbim çaresizce Kaner'in o sesini tekrar duyabilmeyi, gözlerini tekrar görebilmeyi bekliyordu.

İçimden deli gibi ağlamak gelse bile yapamıyordum, ağlamak istiyordum çünkü ağlamam gerekiyordu. Ağlayamıyordum. İçim cayır cayır yansa bile ben Kaner'in bu hâle gelişine ağlayamıyordum.

"Devrim," dedi Burçak. Ona döndüm. "iyi misin?"

"İyiyim."

"Aynen, iyisin. Hadi gel tost most alalım sana. Gönül isterdi ki sana böyle güzel güzel şeyler alayım ama hastanedeyiz ve sen de pek iştahlı gözükmüyorsun."
Başımı iki yana salladım. "Kaner bir şey yiyemiyor."

"Çünkü uyutuluyor?" dedi. "Aşkım, biraz sakin ol. Hem bak, bugün uyandıracaklar. Eminim iyi olacaktır, Kaner toparlar."

Burçak birkaç gündür bana yemek yemem için baskı yapıyordu. Bana kalsa ağzıma tek lokma almazdım ama buna asla izin vermiyordu.

"Duyduğuma göre Gizem seni yemek yemediğin ve şu birkaç günde yalnızca 3 saat uyuduğun için dövecekmiş, acıması da olmazmış."

"Gizem'i sen mi yönetiyorsun?" dedim ona gözlerimi kısarak bakarken. Burçak bana yandan bir bakış attı, amacı beni güldürmekti. Gülümsemekle yetindim.

"O zaman bu tost sana," diyerek arkasına sakladığı tostu çıkardı. "Ama hastanede yenmek olmaz, hadi bir hava alıp yiyelim."

"Kaner ne zaman uyandırılacağını bilmiyorum."

"Yemek yiyelim, ondan sonra uyandırılır eminim."

"Tamam," dedim her ne kadar isteksiz bile olsam çünkü onlar beni düşünüyorlardı. Burçak beni dışarıya çıkartıp tostu verdikten sonra çay da aldı ve yanımda oturarak bekledi.

"Nasıl hissediyorsun?" diye sordu ben tostumu yavaş yavaş yerken. "Yani, kötü hissettiğini biliyorum ama Kaner bugün uyandırılacak. Eminim seni görmek ister."

"Annesinin izin vereceğini sanmıyorum." dedim ruhsuzca. "Kadın benden bir anda nefret etmeye başladı."

"Kadın bir anda gerçek yüzünü göstermeye başladı." diyerek beni düzeltti. Omuz silktim. "Selçuk abim tekrar geleyim dedi sana destek olmak, biraz da Zehra'dan uzak tutmak için ama izin vermedim."

"İyi yapmışsın."

"Yani yaptığı doğru değil ama bir nedeni var dedi. Belki de onu dinlemek gerekiyordur."

"Öyleyse bile şimdi değil, şimdi kimseyi görmek istemiyorum."

"Sen bilirsin canım." dedi sakince. Ben tostumun yarısını yedikten sonra ayağa kalktım. Daha fazlasını yiyemeyeceğimi, yoksa kusacağımı söyleyip hastaneye geri gitmiş ve yoğun bakım katına girmiştim.

Zehra Kuzgun bana öfkeli öfkeli bakarken, Süreyya ona yatıştırmaya çalışıyordu her gün olduğu gibi.

"Uyandığı zaman," dedi Zehra Kuzgun. "Oğlumun yanına gitmeyeceksin."

GECENİN KOYNUNDAKİ KÖTÜLÜKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin