8.BÖLÜM; "YENİ BİR PLAN"

117 12 26
                                    

Ölüm yaşanılmaz, hissedilirdi ve ben iliklerime kadar hissetmiştim. Bir korku sardı bedenimi, ruhuma kadar sızdı. Ellerim buz kesmiş, bakışlarım donuklaşmıştı.

Buradaydım. Burada mıydım? Zihnim bulanıklaşmış, gözlerim kararmıştı bir an. Titriyordum. Dişlerim birbirine çarptıkça korkum dindiremeyeceğim bir boyuta geliyordu.

"Kaner peşine bir kişi takıp seni koruyabileceğini mi sanıyordu sence?" Şeytan kulağıma usul usul fısıldıyordu. Ona kapılmamak, söylediklerine hak vermemek imkânsızdı.

"Yaptın mı?" dedim yutkunuşumun hemen ardından. Doğru dürüst nefes alamıyordum, elim ayağım boşalmıştı. "Gerçekten yaptın mı?"

Gülüşünü duydum ve midem bulandı. "Neyi yaptım mı?" dedi âdeta beni kıvrandırmak istercesine.

Kelimelerin dilime vurmasını istemedim, korktum. Göğsüme baskı uygulanıyor gibi hissediyordum. "Ona zarar verdin mi?" Patronunun cenazesine gelir misin, Devrim?

"Sana söylediğimi hatırlıyorum. Trajik bir trafik kazası... Ne yazık! Fotoğrafını ister misin? Yerde kanlar içinde yatarken yeni köpeklerim fotoğrafını çekmişler."

"Yalan söylüyorsun." dedim başımı iki yana sallarken. Bir his tarafından ezilmiştim. "Onun hiçbir suçu yoktu. Onu öldürmüş olamazsın. Sana inanmıyorum." Reddetmek istiyordum her şeyi. Duymak istemiyordum.

"Onun suçu vardı Devrim." dedi ağır ağır. Sesinin tonundaki pürüz ellerimi titretti. Telefonu daha sıkı bastırdım kulağıma. Kendimi zorlayarak ayağa kalktım. "Suçu neydi biliyor musun? Suçu seni tanımaktı, yakınında olmaktı. Onun ölümünün sebebi sensin Devrim, sadece sen."

Telefonu kapattı. Ardından bir mesaj sesi kulaklarıma doldu. Aynı numaradan gelen fotoğrafı açtığımda düşmemek için koltuğun baş kısmına tutundum. Patronum Kaya, başından sızan kanlarla yerde uyuyordu. Hayır, ölüydü.

Ölmüştü.

Benim yüzümden. Sadece benim yüzümden. Benim yakınımdaydı çünkü. Kafede buluşmuştuk ve bana anlayış göstermişti. Onun tek suçu beni tanıyor olmasıydı. Onun tek suçu, benim yaşıyor oluşumdu.

Ellerimi saçlarımdan geçirip yere çöktüm titreyen dizlerime itaat ederek. Sırtımı koltuğa yaslayıp tamamen yere oturduğumda ağlamak istemiştim. Ağlamayı çok istemiştim ama ağlamayı unutan gözlerim buna izin vermedi. Ben yine ağlayamadım.

"Hayır," diye sayıklamaya başladım. "Öldü o. Benim yüzümden. Ben yaptım." Saçlarımı çekiştirip başımı diz kapağıma yaslamıştım. "Ölmesi gereken o değildi, bendim. Bendim!"

Kendi kendime sayıklarken, "Devrim?" diyen bir ses duydum. Uzaklardaydı sanki. Adım sesleri yaklaştı. Dibimde durdu ve nefesini hissedene kadar yanıma eğildi. "Bana bak." Saçlarımı tutan ellerimin bileklerinden tuttu, başımı kaldırmamı istiyordu ama kaldırmak istemiyordum. Ben hiçbir şeyle yüzleşmek istemiyordum. "Devrim ne oldu? Neden bu haldesin?" Peş peşe söylediği endişeli sözleri dinledim, duymamış gibi yaptım. Sağırmışım gibi, dilsizmişim gibi... Duymadım, konuşmadım.

Ama gördüm.

Onun kanlar içinde yatan cansız bedenini gördüm. Benim yüzümdendi.

Bileklerimi bırakıp tek tek parmaklarımı, çekiştirdiğim saçlarımdan uzaklaştırdı. Ardından yanağımı kavrayıp başımı kaldırarak yüzümü açığa çıkardı. Dağılmış ifademi görünce bir süre baktı, sessizce düşündü sanki. Gözleri ifademde asılı kalmıştı.

GECENİN KOYNUNDAKİ KÖTÜLÜKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin