14.BÖLÜM; "MERHEM"

88 7 14
                                    

Duyduğumuz bazı gerçekler, bazen korkuyu kamçılardı. Seni ağına düşürürdü, inancını sorgulatırdı. Korkuturdu ve sen buna engel olamazdın.

Kaner'de o gerçeğin karanlık sularında boğuluyordu. Belki sırtında büyük bir yara, karşısındaki kadının geçmişinin acısı... Kapanmayan yaramın sebebinin babasının olduğunu söylemiştim ve köşeye sıkışmıştı.

Gerçeklerin ağına düşmüş, sorgulamış, korkmuş ve buna engel olamamıştı.

Sobanın ateşi yüzüne vururken, gözlerindeki o bocalamayı görmüştüm. Biraz önce hikâyemi dinlemişti ve ben şimdi ona, bunu yapan kişinin babası olduğunu söylemiştim. Aniydi, aceleciydim. Öğrensin istemiştim. Rol modeli olarak aldığı babasının, hayatımı nasıl mahvettiğini öğrensin istemiştim.

Neden?

Nedenini bilmiyordum, yalnızca bilsin istemiştim. Şimdi gözlerine bakarkan, içim yapmamalıydın diye haykırıyordu.

"Devrim," dedi sessizce. Güçlü sesi vardı normalde. Güçlü, sert ve tok. Şimdi parçalanmıştı. Babasının bunu yaptığına inanmıyordu veya inanmak istemiyordu, emin değildim. "Devrim," dedi kısa bir aradan sonra tekrardan. Nefesini sessizce vermiş, gözlerini etrafta dolandırdıktan sonra hâlâ ona bakan gözlerime bakmıştı. "Vedat bu... Yalan söyler, tökezlemeni ister, sinsidir..." Ne diyeceğini bilemez gibi nefes aldı ve omuzları dikleşti. Oysa yıkılmak için an kolluyorlardı.

"Vedat hep yalan mı söyler Kaner? Hiç mi doğrusu olmaz?" Çenem titriyordu. Burası sıcaktı, soba yanıyordu ama ben titriyordum. Kollarımı kendime dolayıp geçti diye sayıklamamak için kendimi zor tutuyordum. "Ya baban gerçekten yaptıysa bunu?"

Gözleri çivi gibi gözlerime saplandı, bakışlarının yoğunluğu yüzünden içim tuhaf bir duyguyla kaplandı. Kötüydüm, kötüydük.

"Neden yapsın Devrim? Sıradan, masum bir aileye bunu neden yapsın?" Sorguluyordu. Tıpkı benim yıllarca yaptığım gibi.

"Bilmiyorum. Ben hiçbir şeyi bilmiyorum." Derin bir iç çektim. "Abim o günden sonra kendini toparlayamadı, yurt dışına gitti. Annem o günden beri ufacık bir ses yüzünden bile sıçrıyordu, etrafa bakınıyordu. Babam belli etmemeye çalışsa bile hep tetikteydi..."

"Ya şimdi?" diye sordu aniden.

Yutkundum. "Ne şimdi?"

"Şimdi nasıllar?"

"Yani... Aynı..."

"Bilmiyorsun." dedi ağır ağır. "Bilmiyorsun çünkü onları görmeye gitmiyorsun. Neden?"

Doğruydu. Son dört yıldır onların yanına gitmemiştim. Buz gibi bir ifade takındım. "Onları görmeye gitmediğimi biliyordan, neden olduğunu nasıl bilemezsin ki? Geçmişim, eminim ki tek bir telefonunla önüne saçılır."

Başını salladı yavaşça, oturduğum koltukta bana biraz daha yaklaştığında aldığım nefesin bana yetmediğini hissettim. "Ama Devrim," dedi bana iyice yaklaştığında. Bedeni biraz uzağımdaydı. Elini kaldırıp parmağını alnıma dokundurdu. İşaret parmağı alnımda tüy gibi bir hafiflikte gezinirken, saç diplerime dokundu ve bir tutam saçımı parmağıyla geriye doğru itti. Saçımı tepeden dağınık bir topuz yapmıştım fakat hareket ettikçe önden birazı alnıma ve çeneme doğru dökülmüştü. "Ben senin geçmişini araştırmadım." Nefesi dudaklarıma çarparken odaklanamıyordum. Sıcak parmağını saçımdan çekmiyordu ve gözleri artık gözlerimde değil, saçlarımdaydı. Aniden gözlerime baktı, içten içe irkildim.

GECENİN KOYNUNDAKİ KÖTÜLÜKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin