"Bize gidelim mi?"
Oha seks teklifi.
Sallanan salıncakta arkamı dönebildiğim kadar dönüp yüzüne baktım. Gayet ciddi duran yüz ifadesine karşılık gülümseyip kafamı salladım.
"Olur. Gidelim. Biraz daha salla ama."
Gülüşüme karşılık verirken daha hızlı ittirip sallamaya devam etti. "Tamam."
Salıncak çok fazla hızlanınca ilk korksamda sonra kendimi ana bırakıp kollarımı iki yana açtım.
"Demirlere tutun düşeceksin."
"Birşey olmaz ban-" Neredeyse düşecek gibi olmamla yarım kalan cümlemi umursamadan demirlere tutundum.
"Sana demedim mi tutun diye?"
"Ehe." Kafasını öne eğip güldükten sonra yavaş yavaş sallamaya başladı.
"Tamam sıkıldım ben gidelim hadi."
Salıncağı durdurup inmemi bekledi. Demirin kenarına koyduğumuz çantaları alıp yürümeye başladık.
"Aa hadi abur cubur alalım." Markete doğru yürüyüp onu da peşimde sürükledim. Reyonlariın arasında gezip gözüme kestirdiğim atıştırmalıkları tek tek arabaya atarken içecek almak için dolabın yanına gittim.
Kendimi gereksiz huzurlu hissediyordum ve yemin ederim ki bu hissi çok sevmiştim. Tamamen şu anın içinde sıkışıp kalsam asla şikayet etmez hatta teşekkür ederdim.
"İçecek ne aromalı olsun?"
"Fark etmez hangisinden seviyorsan onu al."
Orman meyveli içeceği alıp arabanın içine attıktan sonra reyonları gezmeye devam ettim. Zoro arabayı elimden alıp kendi sürmeye başlayınca ses çıkarmadım. Bir kaç paket cips alı onlarıda arabaya attım.
"Senin istediğin bir şey var mı?"
"Yok sanırım. Ha şurdaki çubuklardan alsana."
Dönüp gösterdiği yere baktım. En tatsız tuzsuz ve asla yeme zevki vermeyen çubukları gösterdiğini görünce yüzümü ekşiterek ona baktım.
"Iyy zevksiz."
"Sevmiyorsan almayalım." Yönünü çevirip başka reyonlara bakarken fırsatı değerlendirip bahsettiği çubuklardan bir kaç paket alıp o görmeden arabaya attım.
Biraz daha dolandıktan sonra artık geç olacağını fark edince kasaya gittik. Aldıklarımızı tek tek bantın üzerine bırakırken çubukları fark etti.
"Almayacağını düşünmüştüm."
Cevap vermeden gülümsemekle yetinip kalan eşyalarıda arabadam çıkardım. Anlamadığım bir ifadeyle yüzüme bakarken en sonunda parayı ödeyip poşetlerle çıktık.
"Ağır mı elindeki poşetler? Ağırsa ver ben taşıyim." Yan gözle ona baktım. Saçlarımı elimden geldiği kadar savurup başımı dikelttim.
"Senin gibi kaslarım yok diye güçsüz olmuyorum."
"Sen benim kaslarımı nereden biliyorsun?"
Siktir...
"Nerden bilicem canım görüyorum işte. O kadar fazlalar ki insanın gözüne çarpıyor."
Evin önüne geldiğimizde dediklerime küçük bir kahkaha atıp poşetleri yere bıraktı. Cebinden anahtarı çıkarıp kapıyı açarken bende onu bekliyordum.
Ayakkabılarımın bağcığını söküp terliklerden birini ayağıma giyerken peşinden yürüdüm. İlk defa geldiğim için neyin nerede olduğunu bilmiyordum. İçeri girerken etrafa kısa bir göz gezdirdim.
Genellikle kahve ve bej rengiyle dekore edilmişti. Bu renk uyumu etrafa huzur veriyordu. Koyu kahve koltukların üzerinde daha çok rengi beyaza kayan renkte küçük yastıklar vardı. Duvarlar bej rengine boyanmıştı bu da evi daha ferah ve aydınlık gösteriyordu. Kahverengi perdelerle yine mükemmel bir uyum yakalanmıştı. Siyah sehpalar duvarın en köşesine özenle yerleştirilmişti.
"Çok sevdiysen burada yaşa."
İzlemeye daldığım oturma odasından gözlerimi çekip mutfak olduğunu düşündüğüm kapı pervazından bana bakan Zoro'ya döndüm.
"Ha yok şey... Çok güzel dekore edilmişte o yüzden." Vermeye çalıştığım cevapla gözlerimi tekrar içeri çevirdim. Aklıma gelen şeyle hızla Zoro'ya döndüm. "Bir dakika az önce dolaylı yoldan evlilik teklifi mi aldım ben?"
"Nasıl anladıysan." Gülümseyerek verdiği cevaptan sonra konuşmaya devam edince susup onu dinledim. "Ama evlilik teklifi falan etmedim ben. Kardeş olarakta yaşayabilirdik. O anlamda anlayan sensin."
Bir utanç dalgası tüm vücudumu ele geçirince bakışlarımı yere eğdim. Kendi topuğuma sıkmıştım resmen. Sesini tekrar duyduğumda daha da çok utanmıştım.
"Tabi eğer istersen evlenedebiliriz. Benim için hiç sorun değil."
Allah benim belamı versin.
Yanıma doğru geldiğini fark edince kafamı olabilecekmiş gibi biraz daha aşağı eğdim.
"Senin kulakların mı kızardı. Ayyy utandın mı sen?'
Sanki o söylemese asla fark etmeyecekmişim gibi dediklerini duyduktan sonra kulaklarımın yandığını hissetmeye başlamıştım.
"Çekil lan it." Yüzüne bakmadan elimdeki poşetlerle az önce durduğu kapının önüne yürüdüm. Ortadaki beyaz masaya elimdeki poşetleri koyarken Zoro'da içeri girdi. Dolabı açıp baktıktan sonra tekrar kapatıp yanıma geldi.
"Evde yemek yokmuş. Hiç yiyebilecek birşey de almadık. Ne yapıcaz, sipariş mi versek?"
Kaşlarımı çatarak az önceki utancımı bastırarak döndüm.
"Ben yaparım."
"Nasıl yani? Yemek yapmayı biliyor musun?"
"Evet. Niye bu kadar şaşırdın ki?" Yüzündeki ifadeyi düzeltip normal bir hale getirdi.
"Yok şaşırmadım. Birşey düşünüyordum sadece."
Meraklanıp ona baktım. İfademe gülerken umursamayıp sordum.
"Ne düşünüyordun?"
"Kır düğünü mü olsa yoksa salon düğünü mü?"
"Ne?"
"Nasıl evlenelim diyorum. Açık bir alanda mı yoksa salonda mı?"
"Sen-" Cümleme devam edemeden susup poşetlere döndüm. Zaten devam etsemde ne diyecektim ki?
Poşetleri tek tek boşaltırken o da yemek için lazım olabilecek malzemeleri çıkartıyordu.
Tam yemeği hazırlamaya başlayacakken çalan kapının sesini duydum.
"Kim geldi ki? Annemler gelmeyecekleri bugün." Zoro kendi kendine tartışırken aynı zamanda da kapıyı açmaya gitmişti. Ellerimi yıkayıp peşinden gidecekken duyduğum seslerle içimden çok ağır küfürler ettim.
"Ya amına koyayım bizi orda bırakıp nereye gidiyorsunuz? Sizi bulucaz diye kıçımızı yırttık."
"Oo enişte hayırlı olsun bizimkini eve atmışsın."
Ağzına sıçayım Baji...
E ben yine gelmişim
Hayatımda olan kotu seyler yuzunden hissettigim huzursuzluk nedeniyle birazcik ara vermeyi dusunmustum ama sunu fark ettim ki ben asil burada huzur buluyormusum
Ve umarim sizinde mutlu olmanizi sagliyordur burasi
Neyse duygusalliga gerek yok
Yarin dogum gunum Araligin 17'si ve kitabinda 17'nci bolumu olucak
O yuzden yarin yeni bir bolum daha aticamGotunuzu yerim gidiom ben
🐇💨
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SanZo / Primo Amore
FanfictionSanjixZoro İlk Aşk 💜 " Anlatmazdim anlatilmicak kadar guzel cunku asla degistirmezdim mukemmel bisi bitti ama uzludm "