< 28. Bölüm >

155 8 7
                                    

"Yaa~ Sevdiğin miyim gerçektennn~" Ses tonu ve yaptığı imaya kafamı kaldırıp yüzümü buruşturarak cevap verdim. En sonunda ikimizde dayanamayıp birlikte kahkaha atmaya başladığımızda hayatım boyunca nadiren böyle içten güldüğüm zamanları hatırladım. Fazla değil en çok 2 ya da 3 kere olmuştu. Tüm bunlara rağmen içine bakarak güldüğüm yeşil gözler tüm hayatım olmuştu. O'nun gözleri saklandığım en güzel sığınak olmuştu.

"Uyuyalım mı? Uykun vardı zaten." Uykum mu vardı? Ahh doğru ya, bir kaç dakika önce ayakta uyuyordum.

"Oluur. Hadi odaya gidelim." Masadan kalkıp bitirdiğim sandviç tabağı ve meyve suyu bardağını tezgahın üzerine bıraktım. Şu an ikisiyle uğraşıp zamanımı harcamak istemiyordum. Hem yaşadığım farkındalıkla uykum tekrar gelmeye başlamıştı. 

Ben önde o arkada mutfaktan çıkarken kulağıma dolunan tık sesiyle mutfak ışığı kapanmıştı. Hızlı adımlarla yanıma geldiğinde birlikte odama yürüdük.

"Ya hiç bahsetmedin, sen beni sevdiğini nasıl anladın? Defteri mi hatırladın yoksa?" Kaşlarım çatılırken neyden bahsettiğini anlamak adına kafamı yana çevirdim. 

"Defter mi? Ne defteri?"

"Yuh harbi balık hafızalıymışsın sen, Sora annem haklıymış." Odadan içeri girerken kafam  karışmıştı. Bahsettiği defter olayı neydi? Ben neden balık hafızalı olmuştum ve annemin bu konuyla alakası neydi? Ama tüm bunlardan daha da önemli bir konu vardı, bana balık hafızalı demişti ve çirkef modumun harekete geçmesi için bu yeterli bir sebepti. 

Ellerim otomatik şekilde belime yerleşirken bir kaç adım uzaklaşarak konuşmaya başladım. "Sen bana mı dedin o balık hafızalıyı? Ben miymişim balık hafızalı? Asıl sensin be o. Hem balıkların hafızasına laf mı ediyorsun sen? Küçük, minnoş, taptatlı hayvancıklardan ne istiyorsun cani şey. Hep senin gibiler yüzünden dışlanıyor bu hayvanlar. Balık hafızalıymış, sanki kendisi Einstein." Tam derin bir nefes almış konuşmaya devam edecekken dolgun dudakları tekrar benimkine kapandığında nefesimde içimde kalmıştı. Uzun sürmeden ayrıldığında mutfakta konuştuklarımız aklıma gelince gülmemeye çalıştım. Çok geçmeden iki yana kıvrılan dudaklarım bunun mümkün olmadığını göstermişti ama.

"Taptatlı mı?"

"Ya sen niye onca konuştuğum şeylere karşın sadece tek bir kelimeye takılıyorsun?" Aklıma ona tişörtümü verdiğim gün yaptığımız yastık savaşından sonra söylediğim onca şey arasında  sadece 'büsbüyük' kelimesine takılması gelmişti. O da aynı anıyı hatırlamış olmalı ki seslice gülmeye başlamıştı. 

"En çokta bu çirkef hâlini seviyorum sanırım." 

"Ay sus be salak." Sanırım çirkef modumu kapatmayı unutmuştum ve az önce tüm romantikliğin tam anlamıyla içine sıçmıştım. O verdiğim cevaba kahkaha atarak gülerken daha fazla rezil olmamak adına konuyu değiştirdim.

"Neyse az önce bahsettiğin defter konusu neydi onu anlat." Gülmeyi bırakıp gözündeki yaşları siler gibi ellerini hareket ettirdikten sonra konuşmaya başladı.

"Hani bir keresinde bi' defterini almaya çalışmıştım ama sen izin vermemiştin?"

O anlar aklıma dolarken başımı salladım. "Evet?"

"He işte o defter aslında benim defterimdi."

"Ne? Nasıl yani?"

"Bir keresinde kafam çok dolu olduğu için eve gitmek yerine en yakındaki kafeye girdim. Bir kaç saat oturduktan sonra annem arayıp acilen yanına gitmem gerektiğini söylemişti. Ben de hızlıca toparlanıp kafeden çıkarken birine çarptım." Aklıma gelen anıyla gözlerim aralandı. O olamazdı değil mi? Bu kadar büyük bir tesadüf gerçekleşemezdi.

SanZo / Primo AmoreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin