< 27. Bölüm >

162 8 34
                                    

"Allah allah." Pis sırıtışını tekrar yüzüne koyup yaklaşmaya başladığında bende geri yaslanmaya başladım. Ellerimi omuzlarına koyup geri ittirirken son umudumla konuştum.

"Sen ateist değil miydin ya?"

Hâlâ itiraz etmeye devam edecekken bir anda yaklaşıp yumuşak et parçacıklarını dudaklarıma değdirdiğinde gözlerim benden izinsiz fal taşı gibi açılmıştı. Anın gerçekliğini idrak etmeye çalışırken dudağımın üstündeki dokulu dudaklar yavaşça hareket etmeye başladığında gözlerimi kapattım ağır ağır. Tüm odağımı birleşik dudaklarımıza verirken baskı hissi daha da artmıştı. Dudaklarımı hafifçe aralayıp öpüşüne karşılık verdiğimde sanki olabilirmiş gibi daha fazla girmişti bacak arama ya da ben anın etkisiyle öyle hissetmiştim. 

Dudakları benimkiler üstünde usulca hareket ederken kollarımı boynuna doladım. Onun elleri zaten  belimi sararken benim ellerim ensesindeki kısa yeşil saçlara çıktı. Bu hissin bu kadar güzel olduğunu bilseydim en başından sesimi çıkarmadan kabul ederdim. 

Alt dudağımı emmeyi bırakıp üst dudağıma çıkan dudaklarına karşın bende onun alt dudağını aldım kendikilerimin arasına. Yavaş yavaş nefesimin kesildiğini ve zaten hızlı atan kalbimin artık nefes almak için çırpındığını fark edince geriye çekildim. O da benimle eş zamanlı olarak geriye çekildi. Alınlarımız birbirine değerken öylece durduk ikimizde. Aldığım hızlı soluklarla atışı normale dönen kalbim beynimin az önceki anı hatırlatmasıyla tekrar hızlanmaya başladı. Sanırım kalbimin bu ani atışlarına ve yükselişlerine alışmam gerekiyordu çünkü fazlaca bu durumlara maruz kalacağımı hissediyordum. 

Alın alına olduğumuzdan birbirine karışan nefeslerimiz etrafa yayıldığında hareket eden alnıyla bana baktığını hissedince gözlerimi açıp ona baktım. Göz  göze geldiğimizde kıvrılan dudaklarıyla bende gülümsedim. 

"Seni seviyorum." Vücudumdaki tüm kanın yanaklarıma nüfuz ettiğini hissederken göğüs kafesim kalbimi zor zapt ediyormuş gibiydi. Az önce onunkilerle kutsanmış dudaklarımı aralayıp cevap verdim. 

"Sanırım bağımlısı oldum." Okuduğum bir kitapta yazarın düşüncesine göre öpüşmek bağımlılık yapıyordu. İlk okuduğumda inanmamıştım ama bu düşüncem şu an yok olmuştu ve ben Zoro'nun hem dudaklarına hem de öpüşüne bağımlı olmuştum. 

Verdiğim cevaba gülerken uzanıp küçükçe öptü tekrar dudaklarımı. Yarım bıraktığı sandviçe geri dönünce aklıma takılan şeyle konuştum hızlıca. "Seni de seviyorum bu arada az önce cevap vermedim ama yanlış anlama sakın."

"Allah razı olsun ne diyim." Dediğine kahkaha atarak gülünce o da sırıtmıştı.

"Ateistsin sen kendine gel." Kahkahalarım arasında konuşurken sonunda yapmaya çalıştığı sandviçi bitirip masanın üzerine bıraktı.

"Süt mü içersin  meyve suyu mu?"

"Ne sütü be? Süt mü içilir? Tabi ki meyve suyu." Kendimi bildim bileli süt içmekten nefret ederdim. Hem tadı kötü geliyordu hem de içtikten sonra karnım ağrıyordu. 

"O zaman süt içiyorsun." 

"Ya hayır. İstemiyorum. Karnımı ağrıtıyor süt. HEM BEBEK MİYİM BEN BE?!" Pis pis sırıtmaya başladığında sesimi yükseltmiştim.

"Evet bebeksin, hem laktozsuz süt diye bir şey var. Millet sırf karnın ağrımasın, mideni bulandırmasın diye uğraşıp yapısını değiştirmişler. Azıcık emeğe saygı."

"Bana ne be ben mi dedim sanki uğraşın diye?" Kaşlarımı çatarak cümlemi bitirdiğimde dolaptan elmalı meyve suyunu çıkartıp bardağa doldururken kafasını sağa sola sallayarak konuşmaya başladı.

SanZo / Primo AmoreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin