|40| Dağ Evi'nin Büyüsü

137 12 1
                                    

Tüm bulutlardan intikamım, geçmez artık dinmez ağrım...



"Neden bu kadar telaşlısın, lütfen sakin ol sevgilim"

Jimin sağa sola dönerek ne olacağını düşünüyordu. Çok stresliydi.

"Nasıl sakin olabilirim ki Tanrı aşkına Jungkook?"

Jungkook oturduğu yataktan kalkıp sevgilisinin yanına gelip onu belinden tutup durdurdu. Gözlerinin içine bakıp "Her şey yolunda merak etme, bana güven" dedi. Sonra da alnına bir öpücük kondurdu.

Jimin küçük bir gülümsemeyle baktı Jungkook'a.

"Dedenin dediğine göre yakın zamanda düğün hm?"

"Bilmiyorum ki Jimin. Burda dedemin değil senin isteklerin önemli. Sen ne zaman istersen, ne zaman kendini hazır hissedersen olacak. Bende her zaman yanında olacağım"

Jimin işte tam da Jungkook'un bu özelliğini  seviyordu. Önceliği her zaman Jimin'di.

~

"Ne demek sizden önce evleniyoruz!"

Tae yerinde duramıyordu. Jimin'le normal bir kafede oturmuş sohbet ederken Jimin 'galiba biz sizden daha önce evleneceğiz' demişti. Hepsi bu

"Of Tae sakin ol ilk önce, ben yani mesela örneğin dedim. Hemen büyüt sende meseleyi"

"Ha tamam o zaman sakinleştim. Bir an kalbime iniyordu."

İkili bir kahkaha bırakmıştı.

"Ee peki ne olacak bundan sonra?" Tae merakına yenilip sormuştu.

"Bilmem" Jimin omuz silkmişti. Çünkü o da bilmiyordu ne olacağını...

İkili biraz daha sohbet ettikten sonra Tae'ye Jin'den mesaj gelince kalkmak zorunda kalmıştı. Jimin de sorun olmadığını söyleyerek biraz daha oturmaya karar verdi.

5 dakika falan oturduktan sonra beklemediği anda Jungkook arkadan gelip gözlerini kapatmıştı Jimin'in.

Jimin tabii ki korkmuştu. Masanın üzerindeki bıçağı alıp ani bir hareket yapacakken Jungkook oyuna son vermesi gerektiğini anladı

"Benim hırçın sevgilim, sana sürpriz yapmaya da gelmiyor. Ne yapacaktın kesecek miydin beni?"

Jungkook alayla sorsa da Jimin gayet ciddiydi.
"Ö-özür dilerim Jungkook. Ben bilmiyordum senin olduğunu. Savunmaya aldım kendimi işte bir anda özür dilerim"

Jungkook, Jimin'in gerçekten korktuğunu anlayınca yanına gidip sımsıkı sarıldı. 

"Tamam Jimin üzgünüm hadi gel benimle bir yere gitmemiz lazım"

Jimin şaşkınlıkla bir anda kendini arabada bulmuştu. Jungkook buydu işte...

Yarım saat yol gittikten sonra şehirden çokça uzaklaştıklarını anladı Jimin. Ve gariptir ki yol aşırı derecede tanıdıktı. Çok tanıdık...

Yıllardır hüznünü, sevincini, acısını, kırgınlığını, mutluluğunu duvarlarına hapseden dağ evi...

Nihayet geldiklerinde Jungkook Jimin'i elinden tutup beraber içeri girmişlerdi. Hiç bir şey değişmemişti, değişemezdi...

"Jungkook... neden buraya geldik?"

Jimin garip hissediyordu. En son buraya beraber gelişlerinde hiç iyi şeyler olmamıştı ve içinde şu an kötü bir şeyler olacağına dair hisler vardı.

"Bak Jimin"
Jungkook Jimin'in minicik ellerini kendi ellerinin arasına almış sıkıca tutuyordu.

"Ben her şeyi baştan sonra düzeltmek istiyorum. O yüzden de ilk olarak buraya gelelim istedim"

Jimin ne diyeceğini bilmiyordu. Konuşamıyordu...

"Hadi gel içeri girelim "dedi Jungkook. Ellerinden tuttuğu minik bedeni de yanında sürükledi.

İçeri girdiklerinde yine asılı olan bir sürü fotoğrafla karşılaştılar. Yıllardır buradaydı ki zaten. Jimin hiç bir zaman dokunmamıştı.

Jimin'in gözleri doldu. Kapıya yöneldi hatta" B-ben gitmek istiyorum Jungkook lütfen. Burası bana geçmişi hatırlatıyor. Ben iğrenç birisiydim! "

Jungkook kaşlarını çatarak karşı çıktı Jimin'e
" Bir daha asla kendini suçlama, tüm suç bendeydi. Her şeyin sorumlusu da benim. Tamam mı? Şimdi burda yepyeni güzel anılar biriktireceğiz. "

Jimin dolu gözleriyle beraber  başıyla onayladı.

Sanki tekrar 3 yıl önceki şeyleri yaşıyorlarmış gibilerdi.

İlk kez birlikte oldukları gece gibi...

Jungkook sanki bilerek yapıyormuş gibi tekrar o geceki yaptıklarını tekrarlıyordu.

En sonunda içeri salona geçtiklerinde Jungkook Jimin'i öpmeye başlamıştı. Anında karşılık veren Jimin'le beraber Jungkook yavaş yavaş Jimin'in üzerine eğilmeye başlamıştı bile.

Etrafta sadece mum ışıkları, yanan şömine ve iki sevgili vardı

Dakikalar sonra soluklanmak için ayrıldıklarında Jungkook Jimin'in gözlerine içine bakıp "Çok güzelsin" demişti.

Jimin hala utanıyordu. Ellerini Jungkook'un yüzüne çıkartıp okşamaya başladı. Aynı şeyleri o da söylemişti.

"Çok güzelsin Jungkook, çok..."

Bir süre daha bakıştıktan sonra Jungkook tekrar Jimin'i öpmeye başlamıştı. Hızlı değildi, aksine sevgi dolu aşk doluydu. Jungkook ve Jimin birbirinin tamamlandığı diğer yarılarıydı. Bunu ikisi de çok iyi biliyordu.

Jungkook ellerini Jimin'in omzuna çıkartıp giydiği ceketi omzundan sıyırmaya başlamıştı. Daha sonra elleri Jimin'in saçlarına gitti. Yavaş yavaş okşuyordu.

Jimin de karşılık olarak Jungkook'un giydiği gömleğinin düğmelerini açmaya başlamıştı.

Ne zaman görse bu manzarayı dili tutulurdu. Jungkook vücudunu çok iyi geliştirmişti. Jimin buna hayrandı.

Tekrar geri çekildiklerinde Jimin baygın gözlerle kendisine bakıyordu. Jungkook bir an Jimin'in altına ne kadar çok yakıştığını düşündü.

Jimin için de durum farksızdı. Jungkook şu an üstten o kadar ateşli gözüküyordu ki. Üstüne bir de gözlerindeki karanlık bakışlar eklenince bakışları muhteşemdi

"Bu gece sadece bedenini değil ruhunu da istiyorum sevgilim, buna izin verir misin, ben senin olabilir miyim?"

Jimin her şeyin başlangıcı olan bu dağ evinde yeni bir hikaye yazmaya hazırdı.

Pişman olmayacağına inanıyordu...

"Ben seninim, sen benimsin Jungkook. Bu gece bizim olsun"

Jimin Jungkook'u kendine çekip yeni bir öpüşmenin için çekmişti bile...

Son2...

Thanks For Everything | Jikook ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin