"Çekil..."
Önündeki kirli saçlara ve kurbağa şeklinde gözleri olan kadına iğrenerek baktı. Adını bilmese de hem kaçık hem kaçak olduğunu biliyordu Harry. Hedefindeki kitapçıya gitmenin tek yolu kadının önünden çekilmesiyle açılacaktı. Reşit olmadığını büyü kulanamadığını açık etmek istemiyordu. Onu en azından 20'li yaşlarda gösterecek olan iksirin zamanı dolmak üzereydi.Elini çabuk tutmak adına yeşil gözlerini önünde debelenen kadına daha da sert dikti.
"Benimle gel,gel. Beyfendi buraları bilmiyordur. Dağın tepesinde yaşıyorum gel benimle! Daha rahat edersin. Buralar tehlikeli,tehlikeli buralar-"
Harry hızla kadının sözünü kesti."Sence Başseherbaz Shacklebolt da orada yaşadığını biliyor mudur? Bilmek istediğine hemfikiriz öyle değil mi?"
Kirli yüze sahip olan kadının çirkin ellerini üzerinden çekişini ve başkalarına musalat olmasını izlerken birkaç adım attı. Aşina olduğu dükkana girdi ve birkaç kişinin sıraya girmiş olduğunu farketti. Sırasını bekleme aşamasında raflara yöneldi.
Dağınık saçlı çocuk şimdi birkaç santim daha uzun,omzu biraz daha genişti. Yara izini örtmek için saçını dağıtırken göz rengini gizleyen gözlüğünü düzeltti. Güzel yeşil gözlerini rastgele ela renginin açık tonlarına,ten renginin buğday rengine bürünmesini sağlamıştı. Nasıl göründüğünü tam olarak bilmiyordu ama kendisine benzer tek yanı dağınık saçlarıydı.
'Hey senin saçların dağınık ve gözlüklerin var. Kesin Harry Pottersın!'
Diyecek bir kaçık da olmadığına göre kesinlikle güvende sayılırdı. Raflardaki kitaplara bakınırken koca bir kitap dikkatini çekti. Parmakları kitabı kavrarken kaşlarını çattı. Buna benzer bir kitabı Snape'in ofisinde gördüğüne emindi. Snape okumuşsa kabul etmek istemese de işine epey yarar bir kitap olduğuna kanaat getirdi. Kitabı kavrarken omzularının gerisinden tanıdık bir ses duydu."Biraz ağır bir kitap. Okumak istediğine emin misin?"
Harry sesin sahibine kaşlarını çatarak dönerken dudaklarını büktü."Senin yaşındaki biri ağır olduğunu biliyorsa okumuş demektir ve benim okumamam da yersiz olur."
Harry şimdi ondan birkaç santimetre kısa olan platin sarısı saçlara sahip olan çocuğa döndü. Mavi gözleri,soluk teni,sarıdan beyaza kayan saç rengi ve uzun boyu ile Draco Malfoy'u kolayca görüyordu. Gözlüklerinin ardından bakındığı çocuğa yumruğunu geçirmemek için kendini epey zorladı.Ukala bir şekilde sırıttı ve başını onaylarcasına salladı sarışın oğlan.
"Eh,iksire yatkınlığım var. Üstelik harika bir öğretmene sahibim."
Harry 'sadece sen ve diğer Slytherinlere göre harika' diyerek düzeltmemek için dudaklarını birbirlerine bastırdı."Senin gibi bir çocuğun böyle bir yerde bulunması ne kadar doğru?"
Karşısındaki çocuğun kıs kıs gülüp başını onaylarcasına sallamasını izlerken yakışıklı çocuk söz aldı."Sizin gibi bir yabancının böyle bir yerde bulunması ne kadar doğruysa o kadar doğru."
Harry bu sefer sahteden öte oldukça samimi bir sırıtış verdi. Yeşil gözleri çocuğun üzerinde ilk defa nefretle değil merakla dolandı."Demek ki doğruluğu sıfıra yakın"
İkram için bırakılan içeceği eline alırken çocuğun gözlerinin ateşviskisi üzerinde olduğunu fark etti. Harry viskiye bakarken diliyle dudaklarını ıslattı."Ama şu ateşviskisini.."
Harry pahalı bardağı çocuğa doğru kaldırdı."İçen birinin eğer sahtekarsa gerçek görünümünü açığa çıkaracağını bilecek kadar tanıyorum buraları,"
Draco ince bir şekilde 'hıh'ladı ve karşısındakinin ateşviskisini dudaklarına götürüşünü izledi. Dudaklarından ayırırken gözlerini bir an da olsa adamın üzerinden ayırmadı. Birkaç saniye süren sesizlik Draco'nun tatmin olmasıyla sonlandı. Karşısındaki genç adam ateşviskisine bakınırken sarışın çocuğa sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
E̶x̶c̶i̶t̶a̶t̶i̶o̶
Fiction généraleHerşey 2 ağustos gecesine kadardı. Eğer Remus ve eğitimleri olmasaydı şu an hayata olmayacak çocuk için birçok şey değişmişti o gece. Cedric'in ölümünün ardından öyle yoğun bir psikolojiye giren çocuk kimse için önemli değildi. Ona verilen bir önem...