9.Bölüm

189 15 1
                                    

İçimde ki tarifsiz korku ve heyecanla ileride ışıl ışıl parlayan eve bakıyordum. Bahçesinin duvarları, ekstra ışıklarla donatılmıştı ve oldukça dikkat çekici görünüyordu. Buradan gördüğüm kadarıyla davetliler oldukça şıktı. Kapıda ki görevliye isimlerini söyleyip içeriye geçiyorlardı ve ben içeriyi çok merak ediyordum.

"Gidiyorum ben" dedim. Sefa, telefon da ki gözlerini bana çevirmişti. "Bak Defne" dedi, oldukça ciddi bir şekilde "Ben hemen fotoğraflarınızı çekeceğim ve hiç uzatmadan çıkacağız. Kulağın bende olsun"

"Merak etme" dedim, kulağımda ki kulaklığa dokunarak. "Tamam o zaman" dedi, başında ki şapkayı düzeltti. "Sen gir, bende arka tarafı dolanıp gireceğim."

"Görüşürüz" dedim, heyecanla. Kendimi ilk defa böyle bir şeyin içinde buluyordum. Evet korkuyordum ama bunun bir yandan da heyecan verici olduğunu inkar edemezdim. Başımı kaldırdım, kendime yüklediğim gereksiz özgüvenle birlikte saklandığımız ağacın arkasından çıktım ve emin adımlarla kapıya doğru yürüdüm. Kapıda ki görevliye 'Nehir Ekşi' demem yeterli olmuştu. Bahçeye daha sonra da içeriye girdim. Gürültü ve alkol kokusunu alır almaz yüzümü buruşturmadan edemedim. Daha şimdiden başım ağrımıştı. Birkaç adımla gürültünün asıl kaynağına, evin salonuna ulaşmıştım. Kocaman bir salondu, belki de benim evim kadar...Omzuma çarpan biri ile birkaç adım geriye sendelemiştim. "Pardon" diyerek yanımdan geçti birisi. Sadece kendi çevresi olmasına rağmen çok kalabalıktı. Kokteyl masalar salonun her yerindeyken garsonlar etrafta dört dönüyordu ve ilgimi çeken, partinin sahibi olmasına rağmen, köşede bir bar taburesi üzerinde kendi başına oturan Sezgin'di. Sırtı bana dönüktü fakat elinde ki bardağı çevirip durduğunu görebiliyordum. Yanına gitmek için hareketlendiğimde Sefa'nın sesini duydum.

"Şimdi değil, biraz bekle"

Olduğum yerde durup etrafımda göz gezdirdim. "Neyi?" diye sordum. Şuan yalnız olması bizim için iyi bir fırsattı, neden bunu kaçırıyorduk?

Ozan, kısaca etrafa göz attıktan sonra aynada ki yansımasına baktı ve ceketini düzeltti. Acelesiz adımlarla kapıya ulaşmış ve hemen sonra açmıştı.

Karşısında kendisinin aksine oldukça heyecanlı, titreyen bacaklarını ve manasızca atan kalbinin sesini gizlemeye çalışan bir kadın vardı. Birlikte yıllarını geçirdiği, hayaller kurduğu, birçok iyi hatırasına eşlik eden kadın. Kalbinde ufak bir sızıdan başka bir şey değildi.

Aslı, heyecanlı nefesini dışarı vererek Ozan'ın gözlerine dikti gözlerini. Buruk bir tebessüm oluştu yüzünde. Ona karşı olan sağlam gardı birden nasıl, ne zaman düşmüştü anlamamıştı. Çok sevmişti, ağırbaşlı biri olmasına rağmen yanında küçük bir kız çocuğuna dönüşüyordu. Hatrına gelen günler gözünü doldurmuştu. Tüm güzel şeylerin nasıl son bulduğunu hatırlayınca ciddileşti ve soğuk bir ifadeye büründü. Açılan kapıdan içeriye adım atmış ve kısaca etrafta göz gezdirmişti. Yemeklerle donatılmış bir masa vardı. Bir de yılbaşı ağacı...Normal süslenmiş bir ağaç değildi, birlikte oldukları fotoğrafları ile süslenmiş bir ağaçtı. Aslı gözlerini, içten güldüğü o fotoğraflardan alamadan "Tüm bunlar neden? Beni neden çağırdın?" diye sordu.

"Yanlış soru" dedi, Ozan. Aslı'nın yanında durarak ellerini pantolonun cebine yerleştirmişti. "Asıl soru senin neden buraya geldiğin."

"Bu yemek, bu fotoğraflar...Sen beni yeniden kendine aşık edebileceğini mi düşünüyorsun?"

Ozan, gözlerini tepeden tepeden konuşan Aslı'ya çevirdi. "Buna gerek duymuyorum, senin sevgine ya da yalan aşkına ihtiyacım yok."

Aslı gözlerini kırpıştırdı. Duymayı beklemediği şeyler kalbini kırmış ve bunu ifadesine de yansıtmıştı. "Yalan?" dedi, incecik çıkan sesiyle.

AMORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin