32.Bölüm

147 13 0
                                    

⚡

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gözlerimi yabancısı olmadığım bir hastane odasında açmıştım. Gözlerimi açık tutmak ne kadar zorsa nefes alıp vermekte o kadar zor geliyordu. Gözlerimi tavandan çektiğimde ilk fark ettiğim üzerimde ki hasta kıyafeti ve elimin üzerinde ki damar yolu oldu. Duyduğum son ses olan silah patlaması kulaklarımda bir kez daha yankılandığında sıçradım. "Defne!" Buse'nin sesini duyduğumda başımı çeviremeden hemen yatağın ucuna gelmişti. O ne zaman gelmişti? Ben neredeydim? Kıpkırmızı gözleriyle bana bakarken yatağın yanında beliren diğer kişileri de gördüm. Tuna, Mehmet, Sefa ve Esin.

Ozan?

"Buse hemen Seray'ı çağır" diyerek Buse'nin yerini aldı Tuna. "Ozan?" dedim korkuyla.

"Nasıl hissediyorsun?" diye sordu Tuna benim sorumu duymamış gibi. Hızlıca gözlerimi Sefa ve Esin'e çevirdim. "Ozan nerede?" diye sorduğumda Sefa'nın yutkunarak gözlerini kaçırışını izledim. "Cevap verin bana" diye bağırdığımda yataktan kalkmak istiyordum, doğrulduğumda vücuduma saplanan ağrıyla gücüm kesildi. Tuna omuzlarımdan bastırarak beni yatağa yatırırken "Yoğun bakımda" diye bir cümle kurdu.

"Ne!?" dedim hızlıca ona dönerek. "Ani hareket etme" dedi bana. "Kurşun karın boşluğuna denk gelmiş ama Ozan o kadar şanslı değil"

"O ne demek!?" dedim. Sonra cevap vermesini beklemeden üzerimde ki örtüyü attım ve canımın acısını umursamadan hızla yataktan doğruldum. Elimdeki damaryolunu sökmeye çabalarken Sefa tuttu. "Dur Defne, kendine zarar veriyorsun"

"Ozan'ı görmek istiyorum" dedim kollarına tutunarak. "N'olur" dedim titreyen sesimle. "Defne" dedi, başını çaresizce eğerek. "Yapma lütfen...Hem şuan" nefes almaya çalıştı sonra Esin'e baktı. Esin "Şuan göremezsin" diyerek onu tamamladı.

"Mehmet" dedim ona dönerek. "Sen götür beni" diyerek elimi ona uzattığımda odaya Seray Hanım girdi. Kimse beni dinlemiyordu. Kendimi kaybederek "Beni Ozan'a götürün" diye bağırdığımda ve tekrar yataktan kalkmak istediğimde Sefa daha güçlü tuttu beni. "Burak bir sakinleştirici, hemen!" dedi, Seray Hanım

Sakinleşmek için Ozan'ı görmem lazımdı, iyi olması lazımdı. Ama göremedim. Ozan'ın iyi olmadığı dünyada benim sakinleşmemin ne anlamı vardı?

Uyudum, uyandım. Uyuşmuş gibi hissediyordum, zaman kavramı ise yoktu. Odanın bir köşesinde koltukta iki büklüm uyuyan Buse'ye baktım. Başka kimse yoktu ve etraf karanlıktı. Yine her şeyi unutup aniden kalktığımda acıyla inledim. Neyse ki Buse'yi uyandıracak kadar sesli değildim. Gördüğüm terlikleri giyip yatak kenarına, dolaba, duvara tutuna tutuna odadan çıktım. Yoğun bakıma gitmem lazımdı ancak girebilmem için yardıma ihtiyacım vardı. Tuna neredeydi?

Her gün aşındırdığım koridorlar ilk defa bu kadar daraltıyordu beni. Asansörü çağırdım ve elim istemeksizin karnımın üzerinde ki yerini aldı. Asansör geldiğinde neyse ki içinde kimse yoktu. Yoğun bakımın olduğu kata basıp aynadan kendime baktım. Bembeyaz tenim, çökmüş göz altlarım, kupkuru dudaklarımla iğrenç görünüyordum. Üzerimde diz kapaklarımın bir karış altına kadar inen hasta elbisesi ise son noktaydı.

AMORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin