22.Bölüm

148 10 4
                                    

Busesiz ilk günümdü. Hastanenin her köşesinde onu arıyordu gözlerim. Bazen gözlerim doluyordu sonra saçmalama diyordum sanki kız öldü!

Zaten vedalaşırken yeterince ağlamıştım. "İyi misin?" dedi, Tuna.

Ben ne zaman şu banka oturup gözlerim dolu dolu etrafı izlesem yanımda belirliyordu. "İyiyim" dedim, dolan gözlerimi gizlemek için başımı diğer tarafa çevirdim. "Oturabilir miyim peki?"

"Tabii ki" dedim. Yanıma oturdu. "Buse'nin yokluğu mu üzüyor?" deyip bana peçete uzattı. Peçeteyi aldım. "Çok alıştım ona...Yıllardır burada çalışıyoruz birlikte"

"Haklısın...İnsan alıştığı insanları kolay kolay bırakamıyor"

Birkaç dakika sessizce yanımda oturdu. Bir şey konuşmak istediği belliydi ama bir türlü söze giremiyor gibiydi.

"Dinliyorum" dedim. "Ben içimde sana karşı bir şey kalmadığını bilmeni istiyorum...Artık bu durum rahatsız edici bir hal almaya başladı."

Gözlerimi gözlerine çevirdim. Bu durumu yaratan ben değildim. "Hocam biz bunu konuşmuştuk zaten, arkadaştık"

"Evet...Ama...Her neyse bir kere daha konuşup sonsuza kadar kapatmak istiyorum. Duygular işin içine girince tüm prensiplerim yok oldu. Kendimi tanıyamaz hale geldim. Saçma sapan tavırlar falan, gereksiz şeyler."

Bunu kendisinin de fark etmiş olmasına mutlu olmuştum. "Ayrıca arkamızdan konuşulanlar, yapılan imalar da canımı sıkmaya başladı. Sonuçta senin bir ilişkin var. Ama artık bunlar da son bulacak, kendime yeni bir yol çizmeye karar verdim."

"Çok sevindim...Yani sizin adınıza" elimi uzattım. "O zaman hocam bunların hiç yaşanmadığı günlerde ki ilişkimize dönebilir miyiz?"

Gülümsedi ve elimi sıktı. "İçim rahatladı"

"Ben geldim" diyerek mutfağa girdiğimde Sibel Hanım ocağın başındaydı. "Hoşgeldiniz"

"Belli ki artık evden biri gibi olacaksınız. O yüzden ben direkt size Sibel Abla desem siz de bana dümdüz Defne deseniz?" dediğimde "Nasıl isterseniz...Yani nasıl istersen"

"Çok güzel...Ben şimdi üzerimi değiştirip geleceğim sonra beraber mantı yapar mıyız?" dediğimde "Ben yaparım" dedi.

"Yok bizzat ben yapmak istiyorum" dedim. Bir ara Sefa'dan Ozan'ın mantıyı sevdiğini duymuştum ama hiç fırsatım olmamıştı. Bugün aklıma düşmüşken ve hazır da vaktim varken yapmak istiyordum.

Hızlıca üzerimi değiştirip ellerimi yıkadıktan sonra mutfak önlüğünü üzerime geçirdim ve saçlarımı bandana yardımı ile toparladım. Sibel Abla hamuru hazırlamıştı. Ben heyecanla açmaya başladım. Ozan'ın tepkisini, beğenip beğenmeyeceğini deli gibi merak ediyordum.

Özenle açtığım hamura bir şahesere bakıyormuşum gibi bakmıştım bir süre. Bence güzel oluyordu.

Dakikalar sonra Sibel Abla'nın da yardımıyla bitirmiştim. Sadece pişmesi kalmıştı. "Ozan da birazdan gelir, pişirebiliriz" dediğimde gerisini Sibel Abla'ya emanet ettim ve üzerimden önlüğü çıkartıp mutfaktan çıktım.

Birkaç dakika oturup dinlemek istemiştim ama kapıdan gelen anahtar sesi yerimden fırlamama sebep oldu. Ozan daha kapıyı açmadan ona kapıyı ben açtım. Heyecanla "Sana harika bir şey yaptım" dedim sonra yüz ifadesinden bir sorun olduğunu fark ettim. "Kötü bir şey mi oldu?"

"Benimle salona gelsene" dedi. Önden yürüdüğünde kaşlarımı çattım. Ne oluyordu tam olarak? Bende salona girdiğim de "Neden telefonlarını açmıyorsun?" dedi.

AMORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin