26.Bölüm

181 12 27
                                    

⚡

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Adım attığımız her an, yüzümüzde patlayan flaşlar, her yerde gördüğüm tanıdık yüzler beni aşırı geriyordu. Neyse ki o aşamaları geçtik ve içeriye girdik. Tabii şuan da da kendimi çok emanetmiş gibi hissediyordum. O kadar çok insan vardı ki hepsinin de ilgisi Ozan'ın üzerindeydi. Bir ara Aslı'yı da görmüştüm. Üzerinde zümrüt yeşili bir elbise vardı, saçlarını toparlamıştı ve oldukça güzel gözüküyordu. Ama bununla ilgilenmemem gerekiyordu.

Ozan'ın elimi asla bırakmaması beni rahatlatan nadir şeylerdendi. Saniyeler dakikaları, dakikalar saatleri kovalarken ayakta durmaktan yorulmuştum. Şuana kadar Ozan'ın yanına gelen tanıdığım, tanımadığım saymayacağım kadar çok insana yalandan daha doğrusu kibarlık açısından gülümseyip durmuştum. Ayakta durmaktan da feci yorulduğum dakikalardaydık. Bir ara Ecmel'i görmüştüm. Gelip kısaca selamlaşmış ve beni biraz olsun bu ortamdan soyutlamıştı. Şuan da ise ortamda ki o birazcık olan ciddiyet kaybolmuş parti havasına dönmüştü.

İçkiler ortada dolaşırken sarhoş olanlara rastlamak pek mümkündü. Her seferinde garsona 'İstemiyorum' demekten yorulmuştum. Sefa nerelerdeydi acaba? Ona çok kötü bir haberim olacaktı.

Deniz ileriden Ozan'a eliyle 'Gel' işareti yapıyordu. Ozan bana baktı. Artık peşinden bir yerlere gitmekten yorulmuştum. "Sen git, ben şuradayım" diyerek bar taburesini işaret ettim. "Gelirim hemen" deyip yanağımdan öptüğünde gülümsedim. Kendisine bayılıyordum. Tabureye oturup derin bir nefes aldım. Ayaklarım şuan oturduğum için bana teşekkür ediyordu. Sefa sonunda göründüğünde yanıma geldi. Ozan'ın görüp yanıma göndermiş olması da bir ihtimaldi. "Naber?" dedi, bana sonra barmane eliyle işaretler yaptı. Sanırım o da biraz içmişti ve durmaya niyeti yoktu. Daha çok içerdi bu gidişle.

"Söylememem gerekiyordu ama söyleyeceğim galiba" dediğimde karşıma oturdu ve barmenin uzattığı içkiyi kafasına dikti. "Ne?"

"Esin" dedim. Sefa iç çekti. "Belki gelir diyordum ama gelmedi" dedi. Gömleğinin ilk düğmesini çözüp elini boynunda gezdirdi. "İnat mı ediyor gerçekten bitirdi mi anlamadım?"

Kolunu kendime doğru çekip saatine baktım. "Esin şuan havaalanında ve bir saate uçağı var. Dönmemek üzere yurt dışına gidiyor, benimle de dün vedalaştı. Uçar mısın kaçar mısın bilmiyorum ama bu son şansın Sefa. Denemeye değecek bir şans"

Üç saniye kadar yüzüme baktıktan sonra telaşla kalkıp "Ne biliyorsan bana mesaj at. Nereye gidiyor, kaçta gidiyor hepsini!" dedi ve insanlara çarpa çarpa hızlıca çıktı. Vakit kaybetmeden bildiklerimi mesaj attım. Umarım yetiştirdi ve kimseye söyleyemediği her şeyi Esin'e söyleyebilirdi.

Esin

Bu kadar zor olacağını tahmin etmemiştim. Ne olursa olsun, bir yeri ve tüm yaşanmışlıklarımı arkamda bırakıp gitmek hayal ettiğim kadar kolay olmuyordu. Evden çıkamamış dönüp dönüp bakmıştım sürekli. Sonra havaalanına gelirken gözlerimi yollardan alamamıştım. Bu şehrin her köşesinde bir izim vardı ama iyi ama kötü...

AMORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin