34.Bölüm

163 12 5
                                    

Hayatımın şüphesiz en sıkıcı günlerini geçiriyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hayatımın şüphesiz en sıkıcı günlerini geçiriyordum. İşsizlik, hasta muamelesi görmek ve herkesin işinin olması...

"Abla bir şey istiyor musun?" diyerek salona giren Mehmet'in üzerinde gezdirdim gözlerimi. Dershaneye gidecekti ve kendine şu sıralar pek bir özen gösteriyordu. Ya da evde sürekli pijamalarımla gezdiğim için onun düz beyaz tişörtünü ve siyah pantolununu bile özenden sayıyordum. Ama hayır, aynanın karşısında saçını yapmaya falan uzun süre vakit harcıyordu. Ben daha fotoğrafta ki kızın hikayesini öğrenememişken yeni birini kaldıramazdım. "İstemiyorum, istersem yapabilecek durumdayım artık" dedim. Yaklaşık bir hafta oluyordu hastaneden çıkalı ancak benim ayağa kalkmamı bile istemiyordu. "Tamam, çıkıyorum o zaman ben" dediğinde "Çık" dedim. Bana bir şeyler söylemek istiyordu da söyleyemiyor gibiydi. "Görüşürüz" deyip çıktığında iç çekerek televizyona döndü bakışlarım. Kanallar arasında gezinirken Ozan'ın dizisinin tekrarına denk gelmiştim. Kendisini gerçekte göremiyordum bari ekrandan izleseydim. Gerçekte göremiyordum çünkü ablası faktörü vardı. Tatsızlık çıksın istemediğim için ve ablasıyla arasında sorun olmak istemediğim için ben uslu uslu evimde oturmuştum.

Ama artık yetmez miydi? Daha bizim konuşup halletmemiz gereken problemlerimiz vardı. Onları nasıl halledeceğimiz konusu ise içime dert oluyordu. Dizi bitene kadar yerimden kalkmadan izledim, sonra ise Mehmet gelene kadar uyumak istedim ancak ben uyku pozisyonuna geçemeden zil çaldı. Bu saatte Mehmet gelmeyeceğine göre ya Sefa ya da Esin'di. Kapıyı açtığımda tam da beklediğim gibi Esin, enerjik bir şekilde "Naber?" diyerek içeriye girdi. "Sıkılmak çok sıkılmak" dediğimde arkasından kapıyı kapattım.

"Tamam işte ben de seni almaya geldim" ellerini birbirine çarptı "Hadi hazırlan"

"Nereye?" diye sordum merakla. "Bana gidiyoruz, kız gecesi yaparız birlikte...Bende kalırsın yani"

Hiçte fena fikir değildi, ders çalışıp duran Mehmet'ten daha eğlenceli olacağı ise kesindi. "Ozan'dan haberin var mı?" dediğimde kaşlarını merakla çattı. "Konuşmuyor musunuz siz?"

"Konuşamıyoruz desek daha doğru olur" dedim, sıkıntıyla. "Yani ablası ile uğraşmak istemediğim için pek arayamıyorum"

"Özge Abla...Anlamıyorum ona ne oluyor ki?" dedi, ters ters. Ben hak veriyordum, sonuçta bir tane kardeşi vardı ve o da benim yüzümden ölümün kıyısından dönmüştü. "Neyse hadi" deyip ellerini sırtıma yasladı ve beni odama itekledi. "Birkaç kıyafet alıyoruz ve bana gidiyoruz"

Üzerimi değiştirdim ve çantama da başka bir pijama takımı koydum. Sonuçta bir nevi pijama partisi sayılırdı. Belki birlikte maske yapar, kahve eşliğinde dedikodu yapardık. Yani ben daha çok Esin'den ünlülere dair ilginç bilgiler isterdim. Kafa yormayan, üzmeyen bilgiler...

Esin'in evine geldiğimiz de Esma Abla'nın döktürdüğü bir gün menüsü ile karşı karşıya kalmıştık. Tam olarak kafamı toplayacak menüydü. Esma Abla bana uzun uzun geçmiş olsun dileklerini ilettikten sonra çıkmıştı. Tatlı kadındı ve Esin ile aralarında patron-çalışan ilişkisinden daha samimi  bir ilişki vardı. Esin'i oturduğum koltukta rahat ettiğime, arkama yastık koymasına gerek olmadığına, ayaklarımı uzatmak istersem uzatacağıma ikna ettikten sonra sonunda onu da karşıma oturtabilmiştim.

AMORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin