✦
Karanlık bir çok farklı şekilde geliyordu ve sadece gecenin kör karanlığıyla sınırlı değildi. Bazen düzgün giyinimli, siyah saçlı ve dolgun dudaklı banka memuru gibi sıradan biri şeklinde de gelebiliyordu.
Bu karanlık Yeosang'ın uzun süredir kaçmaya çalıştığı karanlıktı, kendisi için kötü olduğunu söylediği karanlıktı; çok şeytani ve tehlikeliydi. Ama şimdi, en başından beri ne kadar aptal olduğunu fark etmişti; derinliklerine kök salmış bir şeyden asla kaçamayacaktı.
Ve on yıldan beri ilk kez son tereddütünü, varlığını tamamen yutmasını engelleyen o son parçasını şimdiye kadar kendisi için iyi olduğunu düşündüğü her şey yüzünden paramparça olan benliğiyle serbest bırakıyordu.
"Yeosang?" diye sordu Hyunjin şaşkınlıkla, çalıştığı bankanın kapısından çıkıyordu. "Burada ne yapıyorsun?"
Kafası karışmış gibi görünüyordu ve haklıydı da; Yeosang ona defalarca kez ondan uzak durmasını söylemişti. Hyunjin başını yana doğru yatırdı, koyu saçları binanın duvarına yaslanan Yeosang'a bakan gözlerinin üzerinde uçuşuyordu.
"Kahve için vaktin var mı?" diye sordu Yeosang, bir zamanlar iliklerine kadar nefret ettiği kişiyle karşılıklı dikilmek için kaldırımın ortasına doğru ilerledi.
Hyunjin ilk başta tereddüt etmiş gibiydi, saçlarını yavaşça yüzünden çekerken Yeosang, Hyunjin'in değişip değişmediğini merak etti, içinde bulunduğu duruma bakılırsa çok sakin görünüyordu. Fakat gözleri buluşunca Yeosang eskiden tanıdığı o çocuğun şeytani bakışını gördüğüne yemin edebilirdi.
✦
Güneş şehrin üzerinden batıyordu ama geç saatlere kadar açık olan kafede kimsenin acelesi yok gibiydi ve buna Yeosang'ın asla bu kadar yakınlaşacağını düşünmediği kişi ve kendisi de dahildi.
Hyunjin hala biraz şaşkın gibi görünse de gerçekten şaşkın mıydı yoksa sadece gösteri için mi yapıyordu belirsizdi. Gerçi her türlü Yeosang'ın umursadığı da söylenemezdi.
Kendi yaşantılarından bahsederlerken bardakları uzun bir süredir boştu. Sanki tek bir yanlış kelimeyle Yeosang'ı korkutup kaçıracakmış gibi Hyunjin kelimelerini dikkatlice seçiyordu fakat geçmişleri düşünüldüğünde pek de olağanüstü bir durum olmazdı.
Caddeyi boydan boya yürüdüklerinde ikisinin de konuşacak şeyi kalmamıştı; şimdiye kadar ettikleri normal muhabbetin dışında sadece yanlarından geçen insanların ve arabaların seslerini duyuyorlardı.
"İşte..." dedi Hyunjin, sonsuzluk gibi gelen ağır sessizlikten sonra. "Bu benim..."
Yanlarındaki apartman binasına doğru başını çevirdi ve Yeosang'ın herhangi bir şey söylemesini beklerken omuzlarını hafifçe silkti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
When we were | Seongsang ✦ 'Just as we are' devam kitabı (Türkçe Çeviri)
Fiksi PenggemarYeosang hayatının ne bir masal ne de romantik bir roman olmadığı gerçeğinin farkına varmıştı; hayatı sonsuz bir okyanusun yüzeyinde kalma savaşı verdiği kısa bir hikayeydi. Ve o okyanusta, başka birisini gerçekten sevmeden önce kendisini bulup sevm...