✦
"Bok gibi görünüyorsun, iyi misin?" diye sordu Wooyoung omzunun üzerinden oturma odasına giren Yeosang'a bakarak.
Bazen insanlar Wooyoung'un sözlerini ciddiye alıyordu fakat kendisi ciddi olmadığını biliyordu. Düşünmeden konuşuyor gibi görünebilirdi ama ne söylerse söylesin kalbinden gelerek söylüyordu ve Yeosang dürüstlüğünü her zaman sevmişti.
"Sana da günaydın," diye homurdandı Yeosang, son zamanlarda dış görünüşü umursadığı en son şeydi.
Wooyoung bir önceki geceki buluştuğu kişiyi anlatırken Yeosang yarısı boş buzdolabında yenilebilir bir şeyler aramakla meşguldü. Aslında aç bile değildi, sadece kendisini gerçekliğinden uzak tutarken zihnini meşgul etmeye çalışıyordu.
Odasında, yer henüz göndermediği iş başvurularıyla doluydu; çok basit fakat bir o kadar da çok zor bir şeydi. Bir işe girmek evden çıkmak zorunda kalması demekti ve ne zaman dışarı çıksa boğulacakmış gibi hissediyordu.
Yeosang kendi içinde kapana kısılmış gibi hissediyordu ve ne zaman gerçek dünyaya çıksa o his yoğunlaşıyordu. Ve Lucas'la birlikteyken ruhunu teslim edebilirdi. Seonghwa'yla yattığından beri, sevgilisini aldattığından beri haftalar geçmişti fakat Seonghwa'nın adını inlemesinden ve teninde hissettiği ellerinden kurtulamıyordu. Nefret ediyordu, yaptığı şeyden, duyduğu utançtan, her şeyden, en çok da kendi benliğinden nefret ediyordu.
"Neyse, ben gidiyorum, sonra görüşürüz ezikler!" dedi Wooyoung sırıtarak ve kahverengi deri çantasını omzuna astı. Daireden çıkar çıkmaz geriye sadece sessizlik kalmıştı.
Daha doğrusu buzdolabının yanında dikilen Yeosang'la yemek masasında oturup iç tasarım dergilerini okuyan San kalmıştı. San bakışlarını kaldırıp tekrar önündeki renkli sayfalara dönmeden önce Yeosang'a baktı.
"Biliyor musun," dedi San aniden tam Yeosang gitmek üzereyken. "...saçını tarasan ölmezsin."
"Kafana yiyeceğin tava seni öldürür ama," dedi Yeosang sessizce, göğsünde bağladığı kollarıyla geriye yaslanan San'a gözlerini kısarak bakarken San da Yeosang'a kısık gözleriyle bakıyordu.
"Ne dedin?" diye sordu San, yüzü tıpkı sesi gibi duygusuzdu.
"Hiç. Odamda olacağım."
Yeosang odasına ilerlerken San bir şeyler mırıldandı ama umursamadı. Cehennemdeki sıradan bir gündü.
✦
Günler geçerken kendi teninde hissettiği Seonghwa'nın vücudu silikleşiyor ama aldatmış olmanın verdiği suçluluk duygusu hala ilk günkü gibi tazeliğini koruyordu. Nadir de olsa Lucas'ın ofisinde karşılaştıklarında Seonghwa'nın gözlerindeki ifade daha önce birlikte oldukları gerçeğine şüphe düşürür cinstendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
When we were | Seongsang ✦ 'Just as we are' devam kitabı (Türkçe Çeviri)
FanfictionYeosang hayatının ne bir masal ne de romantik bir roman olmadığı gerçeğinin farkına varmıştı; hayatı sonsuz bir okyanusun yüzeyinde kalma savaşı verdiği kısa bir hikayeydi. Ve o okyanusta, başka birisini gerçekten sevmeden önce kendisini bulup sevm...