Bölüm 4

73 9 0
                                    

Gözlerimi açtım. Midem fena halde bulanıyordu, başımda büyük bir ağrı vardı. Çok gürültü vardı etrafta. Bir zamandan sonra kafam yerine gelmeye başladı. Neredeydim? En son jette, Zeynep ile beraberdim. Sonra ne olmuştu? O anda fark ettim, birisinin omuzunda yatıyordum. Ama bu kişi Zeynep değildi. Benimle boy farkı çok daha fazla olan biriydi. Telaşlanmıştım, Zeynep neredeydi ki? 

Aceleyle başımı kaldırdığım anda dengemi kaybettim,  yüzüm kucağına yuvarlanıyordu ki bir el hızlı bir refleksle kafamı tuttu. "İyi misin?" diye sordu. Başımı kaldırdığımda ufak bir şok yaşadım. Kış'tı bu.

Olanları hatırlamaya başladım, nasıl Zeynep'in Ateş'in yanına geçmek için yanımdan kalktığını ve Kış ile yer değiştirdiğini .Ben düşüncelere boğulmuşken, sımsıcak kesildiğimi fark ettim. Kıpkırmızı kalmıştım büyük ihtimalle. Ama neden kızarmıştım ki? Utandığım için mi sinirlendiğim için mi?  İşin tuhafı ben böyle konularda utanmak yerine arsızca gülümsemeyi seçerdim. İşim gereği çekingen olmamayı öğrenmiştim. Muhtemelen sinirden

 Kış ise hâlâ sorusunu cevaplamamı bekliyordu, onu süzerken onun hiç etkilenmediğini gördüm. "İyiyim, sadece düşünüyordum. Uyuyor muydum yani.. Omzunda? "Bu soruyu sormak bile başımın daha fazla dönmesine sebep oluyordu. Kayıtsızca cevap verdi. "Evet, yaklaşık iki saattir."

 Bu cümle benim tam olarak uyanmama sebep olmuştu. İki saattir Kış'ın omzunda mı uyuyordum? Peki Kış neden bir şey dememişti? Beni mahcup etmeye çalışıyorsa hiç işe yaramaz. Aklımda sorular ile sırtımı koltuğa geri yasladım. Zeynep uykulu gözler ile gizlice Ateş'e bakmaya çalışıyor, Ateş ise pencereden manzarayı seyrediyordu. Zeynep'in bakışları bana dönünce ona ölümcül bakışlar attım, bunun ne anlama geldiğini çok iyi biliyordu. O ise sırıtmak ile yetindi. Seni de Ateş'i de ilk fırsatta boğmazsam Zeynep..

Yolun geri kalanı boyunca kimse konuşmadı. Bense sadece varmayı ve sonunda odama gidip yeniden uyumayı hayal ediyordum. Ani bir sarsıntı ile uyandığımdan beri hiç uyku tutmamıştı. Yaklaşık yarım saat sonra eve vardık. Pilot bizi havalimanında indirmişti, biz de ayarlanan arabaya binip eve kadar geldik. 

Ev çok büyüktü, bizim gibi bir grup için büyük bir ev lazımdı zaten. İki oda vardı, Zeynep ile ben ayrı bir odada; Emir, Ateş ve Kış ise ayrı bir odada kalacaklardı. Buraya kadar bir problem yoktu.

Ta ki oda seçimine kadar. İki odadan birisi daha büyüktü. İki grup da o odayı istiyordu, bu da hafif çaplı bir kavgayı oluşturdu. Odada iki yatak vardı, bu yüzden Zeynep ile benin kalmasının daha uygun olduğunu düşündük. Ayrıca küçük odada üç yatak vardı, bu da odaların buna göre hazırlandığını gösteriyordu. Fakat Kış bu oda büyük diye kişi sayısına daha uygun olduğunu düşünüyordu. En sonunda Emir aklınca centilmenlik göstererek Kış'ı büyük odayı bize vermeye ikna etti. Homurdandım. Oda bize göre ayarlanmıştı tabii ki odayı biz alacaktık. Çocuk gibi davranıyorlardı.

Odaya girdiğimiz an Zeynep'e sövmeye başladım.  Kış ile kavgamızda oluşan siniri, uyanınca gelen siniri ve kalan hepsini. O ise çok yakıştığımızı söyleyip duruyor, birbirimiz için yaratıldığımızı tekrarlayıp duruyordu. Kış ve arkadaşları yan odadaydı, bir şeyler duyarlarsa ölürdüm ve beraberimde onu da götürürdüm. Zeynep'e susmasını işaret ettim. O da somurtarak jette çektiği fotoğrafları gösterdi. Ben yüzümde bir gülümsemeyle Kış'a yaslanıyordum, o ise hiçbir şey olmamış gibi müzik dinlemeye devam ediyordu. Yüzümün kızardığını gören Zeynep, dalga geçerek bağırmaya devam etti. Ben de telefonu elinden alıp bütün fotoğrafları sildim ve susana kadar saçını çekmeye başladım.

Uzun bir süre dinlendikten ve dövüştükten sonra yemek yemeye başladık. Mutfakta ne bulduysak yiyorduk, sonuçta üç saatlik bir yolculuktan gelmiştik. Yemekte Kış ile bir kaç kez göze gelmiştik, bazıları küçümseyiciydi, bazıları ise rekabetçi. 

Yemekten sonra Kış "grubun lideri" olarak grupça bir şeyler yapmayı önerdi. Grubun yarısı, (ki bu da o ve arkadaşları anlamına geliyor) bunu kabul etti. Kimse kutu oyunu oynayacak kadar enerjik değildi, bu yüzden bütün takım ismini tam olarak anlayamadığım bir oyuna karar kıldı. Ne olduğunu çözemediğim için Zeynep'e sordum. "Bir tür içki oyunu. Eğer bir soruyu cevaplayamazsan içki içmek zorundasın, cevaplarsan da bir puan alıyorsun. En fazla puanı alan kazanıyor, sarhoş olmaması lazım. "Bu nasıl bir bir oyun böyle? İçmek için bunlara katlanmam mı gerekiyor illaki? Cevaplasam da cevaplamasam da içmeye karar verdim. Kapasitem epey yüksek olduğundan sorun oluşturmayacaktı. Ben de kabul edince oyuna başladık.

Bir şişe çeviriyorduk, arkası soru önü ise cevaptı. Bu tür oyunları sakladığı sırları dökmek için mi oynuyor insanlar çünkü benim sakladığım büyük sırlar yoktu. Aslında hiç bir şey yoktu. İlk önce bana soru bölümü, Emir'e ise cevap bölümü geldi. Soru sordum. 

"Tesiste etkilendiğin biri var mı?" Emir sakince soruyu cevapladı. "Biri değil bir çok kişi var ama sadece şuan için soruyorsan.. Evet biri var." Omuz silktim ama koz olarak kullanmak için bir şeyler arıyordum ve kesinlikle buradan bana malzeme çıkardı o yüzden sormaya devam ettim. "Kim peki?" Emir gülümsedi "Tek bir soru." Öff! " Bu nasıl bir oyun ya istediğim hiç bir şey öğrenemedim!" Sinir bozukluğuyla söylediğim şeye, güldü. "Sorularını dikkatli seçmelisin."

Beş altı kez daha oynadıktan sonra soru sorma sırası tekrar bana geldi. Cevap verme sırası ise Ateş'e. Ona ne soracağımı çok iyi biliyordum. Zeynep'in Ateş'i beğendiği belliydi, peki ya Ateş onu beğeniyor muydu? Bunun cevabını öğrenmeliydim. "Beğendiğin biri varsa kim? " diye sordum. Klasik sorular sorduğum farkındaydım ama zaten umursamazca, içmek için oynuyor ve arada sırada koz arıyordum. İnsanı yönetebileceğin tek unsur duygularıdır.

 Bir soru olmasına dikkat etmiştim, yoksa sayılmayabilirdi. Ateş bir süre düşündükten sonra içkiyi içti. Ancak içkiyi içmeden önce Zeynep'e baktığını fark etmiştim, ne oluyordu böyle?

Kış'a soru sırası geldiğinde cevap sırası da bana gelmişti. Bir önceki turlardan bildiğim kadarıyla Kış'ın sorabileceği çok zor bir soru yoktu, bu da sorun olmadığı anlamına geliyordu. Biraz düşündükten sonra konuşmaya başladı: "Ajanlığına engel olacak kadar seni olumsuz olarak etkileyen bir şey var mı?" Aslında, evet ama bunu ona anlatamazdım. Ne zaman hatırlasam içime bir ağrı saplanıyordu. Daha fazla düşünmemek için hızlıca bardağı dikledim. Kış davranışımı gördüğünde sırıttı. Eline kendim hakkında bilgi vermek istemesem de yanıtlamamak en iyisiydi.

Bir sürü tur sonra soru sırası bana gelmişti, Kış'a soruyordum. İntikam baklagil. Aklımdan ilk geçen soruyu sordum ona. "Geçmişte yaşadığın en kötü anı ne? " Kış zorlanmış gibi görünüyordu. Şu ana kadar herkes gibi çok içki içmişti, bu yüzden bir kere daha içerse sarhoş olacağından neredeyse emindim. "Hadi, cevaplasana..." derken kafamın yerinde olmadığını fark ettim. Son bardağı da dikledi.

OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜRLER

EĞER BÖLÜMÜ BEĞENDİYSENİZ OYLAMAYI UNUTMAYIN.

Beyaz Melek

Cidden, Ajan mısın?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin