Bölüm Beş

266 14 0
                                    

Berra Sezgin...


En sonunda dükkana varmıştım. Uzun bir görüşme olmuştu. Yayın evlerine gidip ara buluculuk yapmak sandığımdan da zor işmiş. Yine de bunu yapmayı seviyordum. Bu yüzden çok şikayet etmemeliydim.


Tam kapıyı açmıştım ki karşıma Ukala, yani Besim çıkmıştı. Sanırım o da çıkıyordu. Elimde olmadan gerildiğimi hissettim. İçimdeki sakinlik bir anda yıkılmış, yerini telaşa bırakmıştı. Elim ayağıma dolaşmıştı resmen. O yazısını günler geçmesine rağmen unutamıyordum. 'Adın gibi misin? Yoksa bir addan ibaret misin?... Berra..' Ne yaparsam yapayım aklımdan çıkmıyordu. Bir yanım unutmam gerektiğini söylese de en sonunda ona bir cevap yazmıştım. Tıpkı onun gibi bir ayracın içine 'Buna karar verecek insan olup olmadığını sorgulamalısın.' yazmıştım. O günden sonra Besim bir daha cevap yazmamıştı. Bir yanım buna sevinirken, diğer yanımsa yazmadığı için hayıflanıyordu. Gözümün ucuyla Besim'e baktığımda gülümseyerek bana bakıyordu. Oldukça rahat bir tavır içindeydi. O zaman ben neden bu kadar sıkılgandım? Bana bunu yazan oydu. Ben niye utanıyordum ki o zaman? Tam yanından geçecektim ki kulağıma fısıldadı.


"Piruze'yi okumalısın." diyordu. Şaşkınlıkla onun olduğu tarafa döndüğümde gitmişti. 


Bu da neydi böyle? Nefes alırken zorlandığımı hissediyordum. Kalbimin atışı kulaklarımı zonklatıyordu. Pekala, öncelikle sakin olmalıydım. Niye böyle salak salak hareketler yapıyordum ki şimdi? Bu Ukala'nın dengemi bozmasına izin vermemeliydim. Hem de hiçbir şekilde. Sakin olmak için gözlerimi kapayıp, iki kere derin nefes aldım. Şimdi daha iyiydim.


"Görüşmeler nasıl geçti?" dedi Korhan masaya oturduğumda. Kendisine de bana da kahve getirmişti. Minnetle elindeki kahveyi aldım.


"Her zamanki gibiydi. Bir hikayeye çok sıcak baktılar. Yarın bana kesin olarak haber verdiklerinde yazar adayımızı aramam gerekecek." dedim gülümseyerek. Korhan'ın sorusu beni kendime getirmişti. Keyfim de yerine gelmişti.


"Berra.. O kadar güzel birşey yapıyorsun ki. İnsanların hayallerini gerçekleştiriyorsun." dedi sevgiyle bana  bakarken. Elimde olmadan utandığımı hissettim. Böyle övülmeyi sevmiyordum işte neylersin.


"Teşekkür ederim Korhan. Ama siz olmasanız yapamazdım." dedim ve kahvemi içtim. Korhan'ın sesiyle tekrar kendime geldim.


"Besim'e de o kadar söylüyorum ki kitapları rafa bırak diye." diyordu. Şaşkınlıkla masaya baktığımda bana dediği kitap karşımda duruyordu. O kadar dalgındım ki önümde duran kitabı bile fark etmemiştim. Şaşkınlıkla kitabı alıp kapağını incelemeye başladım. O sırada masamıza Asude oturmuştu.


"Bakıyorum keyif zamanına gelmişiz." diyordu şen şakrak bir şekilde. Benim yerime konuşan Korhan oldu.


"Her zaman çalışmak olmaz. Arada keyif de lazım. Hem burası kalabalık değil. Senin işler nasıl gitti?"


"Nasıl gidebilir? Her zamanki gibi işte. Yarın biliyorsunuz 19 Mayıs olduğundan resmi tatil. Dolayısıyla yarın işyerimizi kapatalım diyorum."

Bir Kitapçı Dükkanı... Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin