Bölüm Yirmi Dokuz

96 5 0
                                    

Asude Şekerci...

İnsanoğlu tüm bu bilgi zırvalıklarına rağmen cahildi aslında. Bilhassa kendi hayatında. İnsan bilemez geleceği, felaketi, kaderi ve daha pek çok şeyi...Ufacık da olsa bir bilgi için didinir durur. Gecesini gündüzünü feda eder, yaşamından saniyelerini gözünü kırpmadan yok eder. Bilmek içindir tüm bunlar. Çünkü, insan doğası gereği bilmek ister. Ancak bilmek denen kavram Tanrı'nın elindedir ve insanlar ona sahip olamaz.

Yine de insan bir şeyler diler hayattan kendisine neler getireceğini bilemeden. Bir şeyler ister kendi sonunu istediğini bilemeden. Ben de dilemiştim. Sevmesini istemiştim. Onunla yaşlanmak istemiştim. Kendi sonumu istemiştim. Bilememiştim. Dileğimin benim sonum olacağını bilememiştim. 

Unutmak istediğim, ancak başaramadığım o olayın üzerinden üç ay geçmişti. Zaman ne kadar garip bir şeydi. Olay çoktan bitmiş, herkes bir kenara çekilmişti. Yine uyuyor, uyanıyor, işe gidiyor, konuşuyordu herkes. Peki, neden benim için zaman durmuş gibiydi? Madem zaman durağan değildi, tıpkı bir su gibi akıp gidiyordu, neden benim tüm zamanım durmuştu?

Asla mutlu olamayacağımı hissediyordum. Bir daha kimseye güvenmeyecektim. Bir daha kimseye kendimi bu kadar kaptırmayacak, kimseye kalbimi emanet etmeyecektim. Annemin boşluğunu, kalbimdeki bu kocaman boşluğu kimseyle doldurmaya çalışmayacaktım. Umutlanmayacaktım, güvenmeyecektim, sevmeyecektim. Çünkü gücüm kalmamıştı.

Birisini sevecek, güvenecek gücüm kalmamıştı. Bir insana güvenmek.... Söylemek o kadar kolaydı ki. Yapması da bir o kadar zor. Güven.... Beş harfli kolay bir kelime gibi görünse de ağırlığı altında ezilmiştim. Benim için o kadar uzaktı ki güven. Cüneyt sadece kalbimi kırmamıştı.Güvenimi, umudumu da alıp gitmişti. Ondan bana geriye ne kalmıştı? Bunu ben bile bilmiyordum.

Yine de etrafımdakilerin hakkını yiyemezdim. Etrafımdaki herkes, ailem, arkadaşlarım bana destek olmaya çalışıyorlardı. Onlar dışında kimseye güvenemeyeceğimi anlamıştım. Hayat bunu göstermişti ve ben dersimi almıştım.

Evin önüne gelmiştim. Üç aydır buraya hiç uğramamıştım. Cüneyt ile yaşayacağım evin önünde durmuştum. Ellerimin arasından kayıp giden hayatımın bitiş noktasındaydım. Cüneyt ile yaşayacağım hayat, ellerimde ölü doğmuştu. Derin bir nefes alıp yavaşça başımı gökyüzüne doğru kaldırdım. Gözlerimi kapatıp, bir anlığına yeni gelmiş bahar kokusunu içime çektim. Neden buraya geldiğimi bilmiyordum. Bana faydası olacağından bile kuşkuluydum. Yine de gelmek istemiştim. Gelmeseydim hep buraya gelmek isteyeceğimi biliyordum. Bu yüzden cesaretimi toplayıp binaya girdim. Korkuluklara tutunarak, yavaşça merdivenleri çıktım. Asansör kullanmadım. Belki de girişimi ertelemek için kullanmadım bilemiyordum.

 Belki de girişimi ertelemek için kullanmadım bilemiyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Üçüncü kata geldiğimde durdum. Kendi ellerimle seçtiğim kapının karşısında durdum. Elimde anahtarla bir süre kapıya baktım. Gelmiştim. Ama anahtarı kilidine takıp çevirecek gücüm yoktu. İster istemez aklıma o anlar geliyordu. Neden buraya gelmiştim? Neden bunu unutup devam etmiyordum?

Bir Kitapçı Dükkanı... Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin