Bölüm Dokuz

191 12 0
                                    

Berra Sezgin... 

 Her zamanki gibi uyanmam, perdeden yüzüme sızan güneş ışıklarından değil, telefonumun alarmının sesiyle olmuştu. Yatağımdan hiç kalkasım yoktu. Bu aralar tek istediğim yataktan hiç çıkmamaktı. Uyuyup, uzunca bir müddet uyanmak istemiyordum. Huzursuzca yatağımdan kalkıp perdeleri açtım. Hava çok güzel olsa bile, ben kendimi mutlu hissedemiyordum. Sanki kabahat işlemişim gibi geliyordu bana. 

 Asude'nin kutlama yemeğinin üzerinden iki hafta geçmişti. O akşam Asude çok mutluydu. Bütün gece çevresine neşe saçmıştı. Hepimize nasıl bir araya geldiklerini uzun uzun anlatıp durmuştu. Cüneyt ise Asude'ye bakarak gülümsüyordu. Onu daha önce hiç içten bir şekilde gülerken görmemiştim. Arada telefonuna baksa da ilgisini Asude'den eksik etmiyordu hiç. Ben mi? O gece Asude için mutluydum. Hem de çok. Ama, kendim için aynı şeyi söyleyemezdim. 

 O günden sonra Besim sadece bir kere gelmişti. O da kutlama yemeğinden iki gün sonraydı. O gün Korhan'a yardım ediyordum. Onu gördüğüm zaman, kendimi onu görebileceğim bir yerde , siparişlerin hazırlandığı yerde buldum. Böylece onu daha rahat görebilirdim. Belki onunla konuşma imkanım da olabilirdi. Böylece özür de dileyebilirdim. Ama özür dilemek şöyle kenarda dursun, yanına bile gidememiştim. Normalde yaptığı ne varsa, hiçbirini yapmamıştı. Bana bakmamıştı. Önce masaya oturmaktansa, kitapların yanına gitmişti. Kimseyle konuşmamıştı. Gülümsemenin kırıntısını bile görememiştim. O Korhan'ın yanına gidince, tüm cesaretimi toplayıp bir not yazmıştım. Ardından hızlı adımlarla masasına gidip, notu kitabında kaldığı sayfaya bırakmıştım. Sonra da son hızla oradan uzaklaşıp, işime devam etmiştim. 

İşte o günden beri yoktu Besim. Neredeyse iki hafta olmuştu. Ama gelmemişti. Neden gelmediğini anlayamıyordum. Dükkanımı düzenli ziyaret eden bu adam nereye gitmişti? Acaba notu okumuş muydu? Okuduysa bile ne yapmıştı? Omzunu silkip atmış mıydı? Yoksa kitabında mı tutuyordu hala? Bilemiyordum ve bilememek sinirlerimi bozuyordu.Bir yanım Korhan'a onun nerede olduğunu sormak istese de, susuyordum. Çünkü onlara Besim'i sormam, akıllarında bir soru işareti oluşturacaktı. Onların beni Besim'e gıcık olarak bilmeleri iyiydi. 

Saçlarım dağınık bir şekilde yataktan kalktım. Kıyafetlerimi giydikten sonra saçlarımı sıkıca topladım. Yaz günlerimin kurtarıcı saç modelini kullanma zamanım gelmişti. Aynada son kez kendime baktıktan sonra çantamla odadan çıktım. Kahvaltı yapmadım. Sanki yemek yersem, kusacakmışım gibi hissediyordum. En iyisi hiçbir şey yememekti. Bu yüzden arabaya binip işe gittim. Kapıyı açtığım anda Ayla gülümseyerek beni karşıladı. Korhan'ın yanında çalışıyordu. Ben de gülümseyerek Ayla'nın sımsıkı toplanmış saçlarına, kısa tırnaklarına baktım. Bunun sebebi Korhan'dı. Adım gibi emindim. Ama Ayla bundan şikayetçi gibi görünmüyordu hiç. 

"Günaydın Ayla nasılsın?"

"İyiyim Berra Hanım. Siz nasılsınız?" 

"İyiyim ben de. Ayrıca şu an kimse yok. Bana Berra diyebilirsin. Görkem nerede?" dedim.

"Korhan Bey'in yanında." dedi. Görkem de Ayla ile aynı zamanda başlamıştı. 

"Teşekkür ederim canım." dedim ve yukarı çıktım. Lale çoktan gelmiş, işine başlamıştı bile. Beni görünce hafifçe gülümsemek dışında bir tepki vermedi. Ben de masaya oturup bilgisayarı açınca anca konuştum. 

"Nasılsın Leyla?" dedim. 

"İyiyim sen nasılsın?" 

"İyiyim ben de. Annen nasıl oldu?" dedim endişeyle. Dün Lale erken çıkmak zorunda kalmıştı. Çünkü annesi fenalaşıp hastaneye kaldırılmıştı. Lale ise gülümsedi bana. Bilgisayara bakmıyordu artık. 

Bir Kitapçı Dükkanı... Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin