Bölüm Yedi

182 8 0
                                    

Hale Türker...

Okulumun bir senesi daha neredeyse sona eriyordu. Finallerimin bitmesine iki gün kalmıştı. Son iki sınav sonrasında rahat olacaktım. Aslında ilk defa okulumun bitecek olmasına seviniyordum. Tüm gün boyunca Efe'yi görmemek iyi olacaktı. Ece'nin ona olan bakışlarını yakalamak, ama hiçbir şey diyememek sandığımdan da zor olmuştu. Her geçen gün buna nasıl katlanacağımı düşünüyordum. Ancak, ne kadar düşünürsem düşüneyim işin içinden çıkamıyordum. 

Şunu anlamıştım artık. Efe kimi severdi bilemezdim. Ama o kişi ben değildim. Bunu artık kendi adım gibi biliyordum. Üzülüyordum. İçim acıyordu. Onu her gördüğümde kalbime kıymık batırılırmış gibi batmasa, sesini duymasam, ya da gözlerine bakmasam unutabilirdim belki de... Ama yapamıyordum işte. Artık asla açılamazdım ona. Ece'nin onu sevdiğini bildikten sonra yapamazdım bunu. Belki çok şeyi elime gözüme bulaştırmış olabilirdim. Ama arkadaşlarıma bunu yapamazdım.  Gündüzlerim gecelere, gecelerim günlerime karışıp gidiyordu. Her ne kadar canım acısa da yaşıyordum. Ablalarımla yeri geldiğinde gülebiliyordum. Nefes alıyordum. İçimdeki bir kısım istemese bile alışıyordum.

"Kızım! Hadi gelmiyor musun?" diyen Zeynebin sesiyle kendime geldim. Başımı kaldırdığımda kaşlarını çatmış bir halde bana baktığını gördüm. Bunun devamında sorgu sual gelecekti.

"Tamam tamam." dedim kitapları toparlarken. 

Kitaplarımı kucağıma aldığım anda Zeynep koluma girince bir şey demeden önüme bakmaya başladım. Ne kadar sorarsa sorsun, konuşmayacaktım. Akşam yapacaklarımı düşünmeye çalıştım. Son bir haftadır yaptığım gibi kupalarca kahveyi fondip yapıp, uyanık kalmaya çalışarak, yarınki sınavıma çalışarak geçirecektim. Yani çok düşündürecek bir akşamım yoktu.

Kafeteryaya vardığımızda öğrencilerin konuşmalarından oluşan uğultu kulaklarımı doldurmaya başlamıştı bile. Herkes hararetli bir şekilde çıktıkları sınavların muhasebelerini yapıyorlardı. Açıkçası sınavlardan o kadar sıkılmıştım ki, bir de muhasebesiyle uğraşamayacaktım. Melis'in  yanına oturduğumuzda geçen gün Berra ablamdan aldığım kitabı açıp okumaya başladım. Zaten Zeynep de Melisle konuşmakla meşguldü. Tüm bu huzur veren sessizlik Ece'nin gelişiyle bozulmuş oldu. En azından benim için. Biraz sıkkın görünüyordu. Zeynep yerini açıp yanıma oturunca, O da Melis'in yanına oturdu.

"Sınav nasıldı?" dedi Melis kaşlarını havaya kaldırarak.

"Nasıl olabilir ki? Yani ne kadar çalışmadığım yer var, oradan sormuş hep."

"Hadi ya." dedi Zeynep üzüntüyle.

"Sahi Hale, senin sınavın nasıldı? Hiç de söylemiyorsun." dedi Melis bana dönerek. 

"Sence nasıl geçmiş olabilir? Bütün gece çalıştı."

"Fena değildi. Ama zor değildi." dedim omzumu silkerek. Tam kitabıma geri dönecektim ki Ece'nin sesi engel oldu.

"Gördüğüm en zor sınavlardan biriydi."

"Çalışmadım demiyorsun da." dedim alayla. Arkadaşım olabilirdi. Ama artık aramın en uzak olduğu arkadaşımdı. Ve tüm bu olanlardan sonra ona iyi davranmak gelmiyordu içimden. Zaten yeterince iyi davranıyordum ona. Ece tam bana cevap verecekti ki Melis konuştu.

"Yani Efe'yi düşünmekten çalışamadıysan bilemeyiz." dedi gülerek. Bense gözlerimi devirerek kitabıma geri dönmüştüm. Adını anmaya ne gerek vardı şimdi? Zaten beynim her an onun ismiyle çınlıyordu. Bari dış dünyada duymasaydım adını. Derin bir nefes alıp, onu aklımdan atmaya çalıştım. En sonunda, dayanamayacağımı anladığımda kalkmaya karar verdim.

Bir Kitapçı Dükkanı... Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin