Lale Çetingöz...
Bir Kitapçı Dükkanındaydım. Berra dışarıda yayınevindeydi. Besim ile olanlar yüzünden başka bir yayınevine gidecekti. O olayın ardından yaklaşık üç ay geçmişti. Her ne kadar bir araya geleceklerini umut etsem de artık bittiklerini kabullenmeye başlamıştım. Olanları sindirebilmek herkes için zor olmuştu. Bilhassa Berra için. Onun kötü olduğunu bilsem de ne yapabileceğimi bilmiyordum. Bundan dolayı susuyor, elimden geldiğince ona destek olmaya çalışıyordum. Normal zamanda bugün öğleden sonra Hale gelirdi. Ama zamanının çoğunu Tamer ile ilgilenmekle geçirdiğinden bugün gelmeyecekti. Doktorlar hafızası konusunda ne kadar umutsuzsa, Hale de o kadar azimliydi. Tamer'in onu bir gün hatırlayacağından emindi.
Ben de bu yüzden aşağı kata inip kitapları yerleştirmeye karar vermiştim. İçeriden gelen konuşmaların sesini dinleyerek kitapları yerleştirmeye koyuldum. Berra'nın neden bu işi sevdiğini anlayabiliyordum. Kitaplarla bu kadar haşır neşir olduktan sonra ben de ayrılmak istemezdim.
Kitapları yerleştirmem bittiğinde rafları kaldırıp, etrafıma bakındım. Ortalık sakin görünüyordu. Bu yüzden artık insanlara geri dönebilirdim. Tam yukarı çıkacaktım ki birisinin elini kaldırdığımda o yöne doğru yürüdüm. Masasına gittiğim kişilerse geldiğimi fark etmeden konuşmalarına devam ediyorlardı.
"Ben bu kitabı almak istiyorum." diyordu kız. Çocuksa gülümseyerek kızın yüzüne bakıyordu. Kızın sözü bitince yenilmiş gibi başını sallamıştı. Kızsa onun bu hareketini görünce neşeyle ellerini çırpmıştı.
"Sen hangisini istersen onu alalım." demişti çocuk da. Onların özel anlarına gelmişim gibi hissetmiştim. Bu yüzden hafifçe öksürerek onlara varlığımı belli etmiştim. İşe de yaramıştı. Birbirleriyle konuşan çift biraz olsun toparlanmıştı. Çocuk mahcup bir şekilde bana dönerken kız yüzünde hülyalı bir ifadeyle çocuğu izliyordu.
"Bir Kitapçı Dükkanı'na hoş geldiniz. Ne arzu etmiştiniz?" dedim ikisine de bakmaya çalışarak.
"Ben türk kahvesi alacağım sadece. Orta şekerli. Sen ne isterdin?" diyerek kıza dönmüştü çocuk. Kızın yüzündeki hülyalı ifade az da olsa silinmişti. Bir an düşünür gibi durduktan sonra bana baktı.
"Ben de limonata alabilir miyim?" dediğinde başımı sallayıp masadan ayrıldım. Ben giderken onlar yeniden konuşmaya dalmışlardı. Gülümseyerek içeri geçtim ve cezveyi alıp kahve aramaya başladım. O sırada elinde tepsisiyle Korhan gelmişti.
Beni gördüğüne şaşırmış gibiydi. Burada olmamı beklemiyordu. Aslında ben de burada olmayı beklememiştim. Onunla uzun bir zamandan sonra ilk defa bir araya gelmiştik. İtinayla onunla bir arada olmaktan kaçınıyordum. Çünkü onu unutmaya çalışıyordum. Olmayacak şeylerin hayallerini kurup, kendime eziyet etmekten yorulmuştum. Yorgun bir adamla yapamazdım ben. Hayattan bezmiş bir adamla mutlu bir hayat düşleyemezdim. Unutmak zorundaydım. Hayatında olamazdım. Hayatımda olamazdı. En basiti masada gördüğüm çift gibi bile olamazdık. O başka birisiydi, ben başka..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kitapçı Dükkanı...
Ficción GeneralHayaller mi? Para mı? Berra'nın tercihi hayallerden yana olsa da, hayatında bazı şeyler hala oturmuş değildir. Mesela gizemli bir adam gibi.. Ayraçların kenar yazılarından bir tanışma... Kitapların sayfalarından doğan bir aşk.. Bir kitapçı dükkanınd...