Bölüm şarkısı:
Teoman - İstanbul'da Sonbahar
Keyifli okumalar.
-
"Baver, hazırladım masayı hadi gel."
Elimdeki tencereyi masaya yerleştirip yemeği tabakların içine doldururken, "Hadi, bak soğuyacak birazdan." diye seslendim. Tabakları doldurma işim bitince tencereyi tekrar ocağın üstüne yerleştirip sıkkınca nefes verdikten sonra mutfaktan çıkıp salona adımlamıştım. Büyük ihtimal yine televizyonun karşısında uyuyakalmıştı.
Salona doğru yavaş adımlarla ilerlerken kulağıma dolan müzikle gülümsedim. Teoman'dan, İstanbul'da Sonbahar çalıyordu. Gençken çok fazla dinlediğim şarkılardandı. Şuan ise müzik listemin tozlu raflarında duruyordu.
"Mevsim rüzgarları ne zaman eserse..."
"O zaman hatırlarım, çocukluk rüyalarım."
"Şeytan uçurtmalarım."
Salonun kapısına geldiğimde Baver'i salonun ortasında ayakta dikilirken gördüm. Karşısındaki televizyonu dikkatle izliyordu. Altında her zamanki gibi dizlerinin üstünde biten bir şort vardı. Üstünde ise hiçbir şey yoktu. Sırtı bana dönük olduğu için geldiğimi farketmemişti hâlâ. Bakışlarımı televizyona çevirdiğimde şarkıyla uyumlu bir videonun oynatıldığını gördüm. Küçük bir kız çocuğu ve annesi olduğunu düşündüğüm kadın el ele tutuşmuş deniz kenarında yürüyorlardı. Video siyah beyaz olmasına rağmen kızın elindeki uçan balon kırmızıydı.
"Öper beni annem."
"Yanaklarımdan."
Baver'in vücudu titremeye başladığında gözlerim hızla ona kaydı. Elindeki kumanda kayıp yere düştükten sonra bedenini daha fazla ayakta tutayıp dizlerinin üstüne çökmüştü. Korku dolu gözlerle Baver'e bakarken o an ne yapacağımı şaşırmış bir şekilde kapının yanında kalakalmıştım.
"Güzel bir rüyada..."
"Sevdiklerim hayattalarken hâlâ."
Titreyen ellerini yumruk yapıp göğsüne bastırırken şiddetli bir şekilde ağlamaya başlamıştı. İçimdeki korku büyürken koşar adım yanına gidip onun gibi dizlerimin üstüne çöktüm. Hıçkırıkları arasında, "Annem... Annem." diye bağırdığında gözlerimi sımsıkı yummuştum. Baver'in hıçkırıkları kulağımda yankılanırken gözlerim anında sulanmıştı. Kelimeler boğazımda düğüm düğüm olurken kollarımı uzatıp acısını azaltmak istercesine sıkı sıkı sarıldım. Ne kadar güçlü olsa da içindeki çocuk bu acıları kaldıramıyordu.
Hıçkırıklarına karışan iç çekişleri kulaklarımı doldurmaya devam ediyordu. Ne yapacağımı, ne söyleyeceğimi kestiremiyordum. Bu tarz durumlara alışık değildim. Baver'i en son ninesinin öldüğünü söylediğim zaman böyle ağlarken görmüştüm. Normalde üzüntüsü bu denli şiddetli olmazdı.
Avuç içimi başının arkasına yerleştirip saçlarını okşarken, "Geçecek." diye mırıldandım. Bundan başka diyecek hiçbir şey gelmiyordu aklıma. Ne dersem boş laftan başka bir şey değildi. Geçmeyecekti acıları. Geçmiş anıları yüreğinden atamayacağı bir zehirdi.
Belki bu zehri yüreğinden hiçbir zaman atamayacaktı ama bu zehirle yaşayamaya alışabilirdi.Uzunca bir süre öyle kalmıştık. Ardından hıçkırıkları hafif hafif azalınca rahat bir nefes verip yavaşça geri çekildim. Ellerimi ıslak yanaklarına yerleştirdikten sonra başını kaldırıp bana bakmasını sağladım. Ardından uzanıp hâlâ sulu sulu duran gözlerine öpücükler kondurmuştum.
"Bu gözlerden bir daha yaş akmasın olur mu Baver'im?" diye mırıldanıp dudağının kenarına usulca yaklaşıp uzunca bir öpücük kondurdum. Geri çekilmek istemiyordum. Onu doya doya öpmek için can atsamda yavaşça geri çekilmiştim. Ellerim hâlâ yanaklarındayken baş parmaklarımı hareket ettirip hafif sakallı yanaklarını okşadım. Şuan o kadar tatlı bir ifadeyle bakıyordu ki bana kalbim bu tatlılığa dayanamıyordu.
Ellerini ellerimin üstüne yerleştirip, "Bir daha... Yaş akmasın." dediğinde yüzüme bir gülümseme yerleştirdim. Ne kadar böyle dese de içindeki zehir en olmadık zamanda varlığını tekrar gösterip Baver'i anılarıyla boğacaktı. En azından şuan yanımdaydı ve ben bu durumlarda yanında oldukça daha kolay atlatacaktı.
Acı çekerken yanında olabilecektim en azından. Kendimi en fazla bu kadar avutabilirdim.
"Daha iyi misin şimdi?"
Ellerini ellerimin üstünde tutmaya devam ederken başını hafifçe sallayınca yüzümdeki gülümseme büyüdü. Ardından yanakları ısınmaya başlarken, "İyi geliyorsun... Bana." dediğinde gözlerim şaşkınca aralanmıştı. Öyle güzel sözler, gösterişli laflar sevmezdim. Seni seviyorum sözü şu zamanda bana hep yalanmış gibi gelirdi. Onun yerine sevildiğimi hissettiğim cümleleri duymak isterdim. Şu anda da aynen öyle olmuştu. İyi geliyorsun bana, demek. Seni seviyorumdan bin kat daha özeldi benim için.
Yüzümdeki gülümseme büyürken, "Nasıl iyi geliyormuşum?" diye mırıldandım. Elimi sıkı sıkı tutmaya devam ederken biraz aşağı indirip göğsüne yaslayınca bakışlarımı gözlerinde gezdirmeye devam ettim. Avcumun içinde atan kalbini çok net hissediyordum.
"Sen yanımdayken... Buramdaki acı... Hafifliyor."
-
Bölüm çok kısa oldu biliyorum ama bu sözden sonrasına yazacak hiçbir şey bulamadım. Özür dilerim, bu kadarla idare ediceksiniz biraz.
Diğer bölüm görüşürüz.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Deli Rüzgar - bxb
Jugendliteratur[Tamamlandı.] Sevdim seni bir kere, başkasını sevemem. "Deli" diyorlar bana, desinler değişemem.