Bölüm şarkısı:
Teoman - Sevdim Seni Bir Kere
Keyifli okumalar.
-
Kutunun içindeki kurşun kalemleri sayarak aldıktan sonra arkamı dönüp yazıcıdan çıkan fotokopileri de aldım. Ardından kağıtların sayısı kontrol edip tam olduklarına emin olurken kapının girişindeki adama yönelip elimdeki kağıt yığınını önüne bırakmıştım. Kağıtların üstüne de kalemleri koyarken, "Borcum ne kadar?" diye sordum. Bir yandan da çantamdan para çıkarmaya hazırlanıyordum.
"Bu seferlik bizden olsun öğretmen bey."
"Olmaz öyle şey." diyip çıkardığım yüz lirayı adama uzattıktan sonra, "Üstü kalsın." diye ekleyip bir şey demesini beklemeden dışarı attım kendimi. Arkamdan, "Çok bu." desede duymazdan gelmiştim.
Kaldırımdan yürümeye dikkat ederek arabama doğru adımlarken bakışlarımı etrafımda gezdirdim. Cumartesi günüydü ve kasabanın ortasına pazar kurulmuştu. Esnafların bağırışları kulağımı doldurmaya devam ederken adımlarımı hızlandırdım. Normalde kasabaya çok inmezdim. Çünkü köyle kasaba arasındaki yol o kadar kıvrımlıydı ki her seferinde midem bulanırdı. Fakat çocuklara derste yapacağım etkinlikler için fotokobi çıkarmam gerekiyordu. Köyde bırakın yazıcıyı kırtasiye bile olmadığı için mecbur kasabaya gelmek zorunda kalmıştım.
Arabada yerim diye kenardaki simitçiye uğrayıp iki simit ve birazda poğaça alırken gözüme takılan kişiyle bakışlarım bir süre onda sabit kalmıştı.
Baver bir dükkanın önünde dikilmiş açık olan televizyonu izliyordu. Bir elinde pazar arabası diğer elinde ise yarısı yenmiş bir elma vardı. Bakışlarım onda takılı kalırken simitçinin uzattığı poşetle önüme döndüm. Aldığım şeylerin parasını ödeyip beklemeden Baver'in yanına adımlamaya başlamıştım.
Ona yaklaştıkça kulağıma dolan müzikle adımlarım yavaşlamıştı. Baver kendi kendine müzik eşliğinde iki yana sallanırken yüzüme bir gülümseme yerleşmişti. Yavaş adımlarla yanına yaklaşıp bende onun gibi televizyonu izlemeye başladım.
Televizyona o kadar çok dalmıştı ki benim geldiğimi farketmemişti bile. Bir şey demeden onu izlemeye başladım bu sefer. Rüzgar saçlarını yana doğru yatırırken elindeki elmayı dudaklarına götürüp bir ısırık daha almıştı. Hastalığını atlatmış olduğunu anlarken içten içe sevinmiştim. Zaten çok kötü bir durumda değildi. Yine de onu iyi görmek güzel hissettirmişti.
Gözlerimiz buluştuğunda yüzümdeki gülümsemeyi büyüttüm ama Baver beni görmezden gelip bakışlarını geri televizyona çevirmişti. Hemen sonrasında şaşkın bir ifadeyle tekrar bana dönerken çiğnediği elma boğazına kaçmıştı. Öksürükler eşliğinde bir şey demeye çalışsa da anlamamıştım. Bu haline gülmemek için kendimi zor tutarken acele edip elimi sırtına yerleştirdikten sonra öksürüğünün geçmesi için hafifçe birkaç kere vurdum.
Öksürükleri azalırken elinin tersiyle ağzını silip, "Öğretmen." dedi heyecanla.
Dişlerimi göstererek gülerken, "Şarkıyı sevdin heralde." dedim.
Bakışları televizyona döndü. Ardından tekrar bana bakarken, "Severim." diye mırıldanmıştı. Şarkı bitene kadar ayakta dikilip sessizce dinlemiştik. Teoman'dan, 'Sevdim Seni Bir Kere' çalıyordu. Şarkı bittiğinde dışarının soğuğuna rağmen vücudumda hissettiğim sıcaklığa bir anlam verememiştim. Derince bir nefes verirken göz ucuyla Baver'e baktım. Bana baktığını farketmemle hızla önüme dönerken, "Tek mi geldin?" diye sordum telaşla.
Bir süre cevap vermemişti. Aramızdaki sessizlik vücudumu gererken sessizliği, "Tekim." diyerek bozmuştu. Gözlerimi tekrar Baver'e çevirirken tuttuğu pazar arabasına uzanıp bir şey aradığını gördüm. Bakışlarımı onda gezdirmeye devam ederken elindeki elmayla bana dönüp uzatınca teşekkür edip aldım.
Elmadan bir ısırık alırken beni dikkatle izlediği için yüzüm ısınmaya başlamıştı. Birisi beni izlerken bir şey yiyip içmek zor oluyordu.
"Pazar alışverişi mi yaptın?"
Başını aşağı yukarı sallarken, "Sebze... Meyve... Aldım." dedi.
"İşin bittiyse gidelim mi? Ben seni bırakırım evine."
Elini kaldırıp arkamda bir yeri işaret edince dönüp gösterdiği yere baktım. Köy ile kasaba arası gidiş geliş yapan otobüsü gösteriyordu.
"Araba... Orada."
"Kendi arabamla geldim. Onunla gideriz." dedim.
Bir şey demek yerine başını onaylarcasına sallamıştı. "Hadi gidelim." diyip yürümeye başladım. Peşimden geldiğine emin olurken yürümeye devam ettim.
Arabama vardığımızda beklemeden bagajı açıp Baver'in elindeki pazar arabasını alıp düzgünce yerleştirdim. Sonrasında ona ön koltuğa geçmesini söylerken ben de şoför koltuğuna geçip kapıyı kapattım. Arabayı çalıştırıp klimayı ayarlamakla uğraşırken Baver kapıyı açıp ön koltuğa yerleşmişti. Dizlerinin torpidoya değdiğini farkederken istemsizce gülmüştüm. İri cüssesiyle arabama sığamamıştı. Rahat oturabilmesi için oturduğu koltuğun yanındaki kolu tutup sonuna kadar geri çektim. Ardından kemerini takmasına yardımcı olmak amaçlı ona doğru uzanırken verdiği ılık nefes yanağıma çarpmıştı. Anlık düşüncemle hareket ettiğim için bu kadar yakın olacağımızı hesaba katmamıştım. Kalbim anında deli gibi atmaya başlarken kemeri sıkıca tutup geri çekildikten sonra yuvasına taktım.
Direksiyonu sıkı sıkı tutarken derince yutkundum. Üzerimdeki gözleri görmezden gelmeye çalışarak kendi kemerimi taktım. Neden böyle hissediyordum?
Sakin olmaya çalışırken bakışlarımı dikiz aynasına çevirip arabayı park ettiğim yerden çıkardıktan sonra sürmeye başladım. Şuan önümde daha büyük bir sorun vardı. Kusmadan veya midemin bulanmasına izin vermeden köye ulaşabilmek. Şu kış zamanı birde hastalıkla uğraşamazdım. Benim hastalığım Baver'inki gibi iki günde geçmiyordu çünkü. Bir kere gribi kaptım mı kış bitene kadar hasta gezerdim.
Sessiz bir yolculuğun ardından köye vardığımızda başta arabayı alışkanlıktan dolayı kahvehanenin önüne parkedecektim. Sonrasında Baver aklıma gelirken arabayı durdurmadan evlerinin önüne kadar sürmüştüm.
Arabayı durdurup kontağı kapatırken beklemeden indim arabadan. Ardından bagaja doğru adımlarken Baver'de arabadan inip yanıma gelmişti. Bagajdan çıkarmaya çalıştığım pazar arabasını benim elimden alıp tek hamlede yere indirmişti. Onun bu kadar güçlü olduğunu unutuyordum bazen.
"Teşekkür... Ederim."
"Ne demek Baver'im. Bir dahaki sefer söyle beraber gideriz kasabaya."
Bakışlarındaki şaşkınlık belli olurken, "Baver'im." diye mırıldanmıştı. Yüzümde her zamanki gülümseme yerini alırken yüzünü izledim. Gözlerimiz buluşurken bakışlarını hızla kaçırıp arkasını döndüğü gibi evine doğru adımlamaya başlayınca arkasından kıkırdayıp arabama yaslanırken gidişini izledim.
Kapının önüne geldikten sonra cebindeki anahtarı çıkarırken acele ettiği için yere düşürmüştü. Eğilip anahtarı aldıktan sonra tekrar doğrulurken arkasını dönüp bana baktı. Bir süre gözlerimiz birbirimizde kenetli kalmıştı. Ardından bir şey demeden kapıyı açıp içeri girince bir süre orda dikilip boş gözlerle kapıyı izledim.
O anki hislerime anlam veremiyordum. Tuhaf bir duyguydu. İnsanın içine girip ruhuna işleyen ve dokunduğu yerlere çiçekler açtıran bir his.
-
Aşık olmuşsun işte neyini anlamadın?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Deli Rüzgar - bxb
Ficção Adolescente[Tamamlandı.] Sevdim seni bir kere, başkasını sevemem. "Deli" diyorlar bana, desinler değişemem.