13. BÖLÜM

839 67 7
                                    

İnsan bir kere geldiği dünyada, mutlu olarak yaşamalı...

09.04/23
<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3

Genç olmama rağmen yaşadıklarım ağır geliyordu. Sürekli sevdiklerimle sınanmış ve hala sınamaya devam ediyordum. Bunların hiç birini ben istememiştim. Başıma gelen her şeye göğüs germiş, hayatın hırçın rüzgarlarında savrulup gitmemiştim. Yine de içimde oluşan pes etme korkusunu yenemiyordum. Herkesin vazgeçtiği bir nokta vardı ve ben, o noktaya gelmekten çok korkuyordum. Çünkü eğer pes edersem, bu hayatta kalamazdım.

Ameliyathanenin önünde sırtımı duvara yaslamış bekliyordum. Neyi beklediğimi bilmeden bekliyordum. Bu ameliyat Ömer'i eskisinden de iyi yapmasını umuyordum. Ömer'in ameliyata girmeden önce söylediği söz hala kulağımdaydı. Umudunu kaybetmesini asla istemiyordum. Ben onun hayata tutunacak gücü olduğunu biliyordum. Sadece kendi gücünü keşfetmesi gerekiyordu. O gücü ortaya çıkarmak için de önce inanmak gerekiyordu.

Beyaz hastane duvarını seyrederken kenarındaki bir iz dikkatimi çekti. Kan izine benziyordu, üstelik kan henüz taze gibiydi. Kahverengine dönmemişti yani, yeni gelişen bir olaydı. Kim bilir ne yaşamıştı da kanı duvara kadar sıçramıştı? Aslında bu duvarlarda ne kadar çok yaşanmışlık vardı. Kim bilir kaç kişi benim gibi bu duvara yaslanarak birilerini bekledi? Ya da bu taze sıçramış kanun sahibi neler yaşıyordu şu an?

Düşünerek, yaşadıklarıma engel olmaya çalışıyordum. Aslında korktuğum şey ameliyat değil, Ömer'in bir daha mutlu olmak istemeyeceği düşüncesiydi. Mutlu olmayacak olması değil ama kendini bu düşünceye mahkûm etmesini istemiyordum.

Ben, içimde biriktirdiğim korkularımla beraber beklerken ameliyathanenin kapısının açıldığını gördüm. Heyecan ile ayağa kalktığımda ilk sedyenin sesi sonra da kendisini gördüm. İki hemşire sedyeyi sürüklerken içlerinden birinin söylediği ile geri adım attım.

"sizin hastanız değil!" dedi.

Etrafa baktığımda bizden başka bekleyen yoktu. Yanımızdan geçen sedyedeki hastaya baktığımda bu kişinin çok da yabancı olmadığını gördüm. Sayamayacağım kadar kablo bağlıydı vücudunda. Bu sefer merakla peşlerinden ilerledim. Ne olmuştu ona? En son gördüğümde gayet iyiydi.
Yaklaşık beş dakika sonra yoğun bakımın önünde durduğumuzda onu içeriye aldılar. Görevini bitirip dışarı çıkan hemşirelerden birine dayanamayıp sordum.

" Merhaba, az önceki hastanın durumunu öğrenebilir miyim?"

Hemşire yüzüme bakıp baştan aşağıya süzdükten sonra cevap verdi. Oldukça soğuk bir yapısı vardı. Derdi Kendi miydi, yoksa hastalar mı?

"hastanın yakını mısın?"

"yakın değilim ama tanıdığım biri."

"birinci dereceden yakını dışındakilere bilgi veremem!" dedi.

Hastanede kuralların böyle olduğunu elbette biliyordum. Ama ona ne olduğunu gerçekten merak etmiştim. Giden hemşirenin arkasından hüzünle bakarken içeriden çıkan ikinci hemşirede şansımı denemek istedim bu sefer.

"merhaba, hastanın durumunu öğrenebilir miyim? Tanıdığım biri görünce merak ettim durumunu."

Hemşire ilk başta umursamaz davransa da uğraşmak istememiş olacak ki cevap verme gereği duymuştu.

"hangi hasta?"

"Oğuz Karan!"

"intihar vakası, intoks." diye cevap verdi.

Bir Çift Buz PateniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin