19.Bölüm

629 41 21
                                    

09.08/2023

<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3

Korku neydi ve insanın tam olarak korktuğu neydi? Aslında tam olarak kendisiydi. İnsanın zarar görme düşüncesi olmazsa korku da kendi kendini imha ederdi. Sevdiklerine zarar geldiğinde doğal olarak kendine dönen o zarar, yine korkuyu beraberinde getirirdi. Tıpkı şu an iliklerime kadar korktuğum gibi... Kendim için korkuyordum ama bu korku ölümden değil hayallerimi yaşayamanın korkusuydu. Bu korku, onca verdiğim çabanın boşa çıkacak olmasından dolayı oluşan korkuydu. Bu korku kendimdendi.

Korkuyordum çünkü ilk kez biri bana silah doğrultmuştu. Korkuyordum çünkü o silah ateşlenmişti. Korkuyordum çünkü beni can damarımdan vurmuşlardı...

Karşımdaki adamın yeşil gözleri benim mavi gözlerime takılı kaldı.  Duygusuz gözlerinde bir duygu belirdi o an 'acımak'... Ama bu acıma duygusu bana üzüldüğünden falan değildi. Onu dinlemediğim için acizliğime duyduğu bir şeydi. Evet belki acizdim ama asla boyun eğmezdim. Bedenim acı hissetmezken bacaklarım beni taşıyamadı ve yere düştüm. Kan kokusu geliyordu burnuma. Bu kokuyu iyi bilirdim çünkü anne ve babamda çok yakından duymuştum. Şimdi daha yakından hissediyordum çünkü o kan bizzat benden geliyordu. Dizlerimin titremesi ve giderek güç kaybetmem ile bedenimi daha fazla taşıyamamıştım.

Ben yere düşmüş yavaş yavaş hissettiğim acı ile yatarken başıma dikilen adam ile yeniden göz göze geldik.

"seni uyarmıştım." dedi ve arkasını döndü.

Giden ayak seslerini işitiyor ama bulanık görüyordu gözlerim. Bacağımda hissettiğim büyük acı ile adeta nefesim kesildi. Olmaması dileyerek titreyen ellerimi bacağıma götürüp elimi tekrar göz hizzama getirdim. Elimde gördüğüm kan ile adeta ölmeyi dilemiştim. Yarışmaya bir ay vardı ve o katil beni bacağımdan vurmuştu. Nefesimi kesende buydu tam olarak. Beni yaşarken öldürmeyi seçmişlerdi...

Yerde acı ile kıvranırken ne yapacağımı  bilemiyor kesilen sesimle yardım istiyordum. Benim bile zor duyduğum sesi bir başkasının duymasını bekleyemezdim ama umut denen kavram tam olarak burada devreye giriyordu. Aklıma gelen fikirle umudumun son kırıntılarını toplayıp yerde sürünerek  telefonumu aramaya başladım. Gözüme çarpmayan telefonu yatağımın üstüne bıraktığım aklıma gelince sürünerek yatağa yaklaştım. Zor da olsa ulaştığım telefondan bulanık gören gözlerimle Ömer'i tuşaladım. Belki bana yardım edemezdi ama en azından ambulans gönderebilirdi. Açılmayan telefon daha da korkmama sebep olmuştu. 

"Ne olur aç Ömer, lütfen aç!" diye kendi kendime söyleniyordum.

Kaç kere açılmayan telefon ile gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Gözlerim geldiğim yere takıldığında yerde gördüğüm kan gölü ile umudumu kaybetmiştim. Bacağımı belki kullanamayacaktım ama hayatımı da kaybetmek üzereydim.

Gözlerim buğulanmış yerde acı ile kıvrılırken katilin açık bıraktığı kapıdan bir siület belirdi. Kim olduğunu anlamak için daha dikkatli bakıyor gözlerimi kapayıp açıyordum fakat kim olduğunu bulanık gören gözlerimle çözemiyordum. Siület, gittikçe bana yaklaşırken sadece ona baktığımı sanıyordum çünkü bilincim yavaş yavaş beni terkediyordu. En son bir yabancı tarafından kucağa alındığımı hissetmiştim ve bu his ile birlikte kalan bilincimi de yitirmiştim.

.......

Yüzüme esen rüzgar daha da mayıştırıyordu beni. Burnumda yağmurdan sonra etrafa yayılan toprak kokusu, kulağımda dalgaların taşlara vuruş sesi yankılanıyordu. Huzur buluyordum hatta hiç bu kadar huzurlu hissettiğimi hatırlamıyordum. Sanki en güvendiğim limana sığınmış gibiydim.

Bir Çift Buz PateniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin