15.Bölüm

737 53 17
                                    

Yaşıyorsan her zaman umut vardır

15.05/23

<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3

flasback

Ölüm tam olarak neydi? Ölen kişileri bir daha görmek mümkün müydü ya da artık sağlıklı mı olacaklardı? 

Üzerinde beyaz önlük olan doktor kocaman gözüküyordu gözüme. Belki de ben çok küçüktüm  bilmiyordum. Karşımızda durup yanımdaki ağabeyim ile konuşurken korkudan ağabeyimin arkasına saklanmıştım. Söylediklerini anlamıyordum ama o kocaman adam konuştukça ağabeyimin omuzlarının düştüğünü görüyordum. 'Ölüm' diyordu doktor ama ben henüz yedi yaşındaydım ölümün ne demek olduğunu bilmiyordum ki... Sonra doktor gitti ve ağabeyimle baş başa kaldık. Küçücük bedenim korkuyu iliklerine kadar hissediyordu. Ağabeyimin yere çökerek ağlamasıyla ben de ağlamaya başladım. Ne için ağladığımı bilmiyordum sadece küçük bedenim kötüyü hissetmişti. 

Şimdi ağabeyim elimden tutmuş soğuk bir odaya getirmişti beni. Anne ve babamızın burada olduğunu söylemişti. Gözlerim hızla etrafı taradığında görmüştüm onları. Ağabeyimin ellerinden elimi kurtarıp hızla babamın yanına gittim. Demir yatağın üzerinde yatıyordu. Çok tuhaftı! 

"Baba!" diye bağırıp kucağına atladım.

Bir tuhaflık vardı. Normalde babamın kollarını bana sarması, canım kızım diye gülümsemesi gerekiyordu. Öyle olmamış babam hiç kımıldamadan yatmaya devam etmişti. Üstelik çok soğuktu. Neden bu kadar soğuk bir odada tutuyorlardı ki onları? Köşede gördüğüm beyaz örtüyü hızla babamın üzerine sarıp annemin yanına gittim. Ona da babama sarıldığım gibi sarıldım. Sarılma şeklim ve verdikleri tepki tamamen aynıydı. üstelik annemde soğuktu ve vücudunun çeşitli yerlerinde yaralar vardı. Başka bir örtüyü de annemin üzerine örtüp odanın bir köşesine çöküp ağlayan ağabeyimin yanına gittim.

"ağabey, neden annemle babamı bu soğuk odada tutuyorlar? Niye uyanmıyorlar?" 

Ağabeyim beni kollarına alıp daha çok ağlamaya başladı. Anne ve babam uyuyordu ama sanki hiç uyanmayacak gibilerdi.

Şimdi çok daha farklı bir yerdeydim. Etrafta bir sürü insan var, hatta bazıları ellerindeki kazma ve kürekle çukur kazıyorlardı. Çukur kazıldı ve beyaz bir şeyi o kazdıkları çukura koydular. Sonra insanlar ağlayıp Kur'an okudular. bir süre sonra o toprak yığının olduğu yerde ağabeyimle tek kaldık. Aslında az çok anlamaya başlamıştım ölümün ne olduğunu ama kendime söylemek istemiyordum. Anne ve babam aynı anda gitmişti ve bir daha dönmeyecekti anladığım kadarıyla. Bunu idrak ettiğim anda küçük bedenimi oldukça büyük bir acı kapladı. Acı göğsümün orasındaydı ve geçmek bilmiyordu. İçim acı içinde, bedenim çektiği acıya karşılık tepkisizdi. Ağabeyimin bana sarılmasını istiyordum ama o sarılmak yerine bana son kez bakıp yanımdan ayrıldı. Eğer gidiyorsa geri dönmezdi. Ve ben yedi yaşındayken ilk kez yalnızlığı bu kadar derinden hissettim. 

Hayat, benim yolumu çoktan çizmiş beni de onu yaşamaya mecbur bırakmıştı. Şimdi geldiğim noktada bunu daha iyi anlıyordum. kapısında 'Yetiştirme Yurdu' yazan bu yer, yeni hayatımın başlangıç noktasıydı. Hissediyordum. 

Günümüz

Bembeyaz kedime sarılıp evimde otururken ne kadar güçlü olduğumu düşünüyordum. Aslında güçlü değildim sadece güçlü olmaya mecbur bırakılmıştım. Yaşıyorsam umut var demiş hayatımın her anında çürüyen yollara karşın yeni yollar ekmiştim. Şimdi yeni bir yol ekiyor önümdeki gazeteden ev ilanlarına bakıyordum. Burada çok bile kalmıştım. Başka zaman olsa Ömer ne derse desin onun yanında olmaya devam ederdim ama bu sefer çok kırıldığımdan olsa gerek asla çaba göstermek gelmiyordu içimden. Belki de ondan bana karşı bir özür bekliyordum. Boşa bekliyordum çünkü bu güne kadar kimse benim için çabalamamıştı. Ömer de çabalamazdı, biliyordum. Arada bir penceresinden bana baktığını hissetsem de asla ona bakmıyordum. 

Telefonuma gelen mesaj sesiyle düşüncelerim yarıda kaldı. Elime alıp incelediğimde Çağla'nın bir dosya gönderdiğini  gördüm. Dosyaya tıklayıp incelediğimde Ömer'in  tahlil sonuçları ile karşılaştım. 'Durum bu' şeklinde mesajla göndermişti Çağla. Durum hiç de iç açıcı değildi. Rapora göre Ömer'in bir daha ayağa kalkması mümkün değildi. Belki de doktor bizden önce ona söylediği için beni uzaklaştırmıştı yanından. Olamaz mı? Ah yine kendimi motive ediyordum farkında olmadan...

Beyaz kedimin kafasını öpüp kollarımdan serbest bıraktım. Şimdi ona gidip umudunu kaybetmemesini söylesem beni asla anlamayacaktı ki benim bunu söyleyecek halim kalmamıştı artık. Önümde beni bekleyen önemli bir yarışma vardı ve tamamen buna odaklanmak istiyordum. Benim umudum kendimdeydi. Umudu başkasında arayan Ömer'e daha fazla yardım edemezdim, en azından şimdilik. 

Gecenin sessizliği ile birlikte gökyüzüne bakma isteği, elimdeki kahve ile balkona çıkardı beni. Kahvemden bir yudum alıp başımı gökyüzüne çevirdim. Yıldızlar kendini gizlememişti bu gece. Huzurla içine çektiğim nefes ile karşı cama takıldı gözlerim. Perdeler ve ışıklar kapalıydı. Uyuyordu muhtemelen. Umursamak istemiyor ama umursuyordum ve bu beni daha da  çaresiz hissettiriyordu. Biten kahvem ve bozulan moralim ile birlikte yatağıma dönüp gözlerimi kapattım. 

Bir hafta sonra

Evimde kalan son eşyada kamyona yüklenmişti. Eski evimden çok uzak değildi ama burası da değildi işte. Sanki buradan gitsem her şey düzelecekmiş gibi hissediyordum öyle olmayacağını çok iyi bilmeme rağmen. Kapanan kamyonun arkası ve ilerleyen bir dolu kamyon... Beni bekleyen taksiye ilerleyip tam binecekken aşina olduğum ses durmama sebep oldu.

"Dalya!" 

Başımı çevirip baktığımda Ömer ile karşılaşmayı beklemiyordum. Tüm kırgınlığımı unutup yanına ilerledim. 

"Ömer ne işin var burada? Dinlenmen gerekiyor." dedim. O ise benim sözlerime karşılık bambaşka bir şey söyledi.

"gidiyor musun, benim yüzümden mi?" dedi.

Derin nefes alıp omuzlarımı dikleştirdim.

"Neden senin yüzünden olsun ki?" diye cevap verdim.

Bu sefer nefes alma sırası ondaydı. Pişman olduğunu görebiliyordum ama bunu dile getirmeyecek kadar gururlu olduğunu biliyordum. 

"söylediklerim yüzünden gidiyorsun belki ama emin ol böylesi daha iyi."

Tam tahmin ettiğim gibi cevap vermişti. Bu benim daha da kırılmama sebep olmuştu.

"seninle arkadaş olduğumuzu düşünmüştüm ama yanılmışım Ömer! Sana kırgın ya da kızgın değilim fakat artık yanında da değilim. Hoşça kal." dedim.

Yanından ayrılıp beni bekleyen taksiye bindim. Son kez bakışlarımı çevirdiğimde mavi gözlerimiz birbirine takılı kaldı. Tıpkı yanından geçtiğim gölde kayarken takılı kaldığı gibi. Oldukça üzgündüm ama iyi tarafından bakmaya çalışıyordum. Mesela buz pateni merkezine daha yakındı yeni evim. Hem daha işlek yerdeydi iş bulmak da daha kolay olacaktı. Kısa bir yolculuğun ardından yeni evime gelmiştim. Tek başıma bir ev dizmek zor olacaktı belki ama yapabileceğimi biliyordum. 

Tüm eşyalarımı  eve gelişigüzel bıraktıktan sonra son provalar için buz pateni çalışmaya gelmiştim. Yarışmaya son bir hafta kalmıştı ve sadece kazanmak istiyordum. Kendim için bunu yapacak ve bambaşka bir evrende yeniden var olacaktım. Zamanında yaşadıklarımı kendim seçmemiştim ama bundan sonraki hayatım tamamen benim seçimlerimden oluşacaktı. 

Son kez etrafımda dönüp hayali referansla gösterimi bitirdim. Bu sefer yüzümde gülümseme vardı. Başaracak ya da başarmış olmanın verdiği gülümseme...

⛸️⛸️⛸️⛸️⛸️⛸️⛸️⛸️⛸️⛸️⛸️⛸️⛸️⛸️

Sizleri bekletmek istemediğim için kısa bir bölüm oldu.

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere <3<3<3

Yazar: G.B


Bir Çift Buz PateniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin