21.Bölüm

411 32 10
                                    

Acamız dertlerle, yapayalnız yaşıyorum ...

25.01/24

..................................................

Yağmur yağarken altına gizlendiğim ağacım yıkılmıştı. Kendimi hiç olmadığım kadar güçsüz hissediyordum. Hem bağırmak istiyor hem de hiçbir şey yapmadan olduğum yerde durmak istiyordum.
Her düştüğümde kalkmasını yeniden hayata bağlanmayı başarmıştım. Fakat şimdi bu kadar güçlü olamayacaktım.

Ömer ile birbirimize bağlanan gözlerimi kaçırıp camı ve perdeyi kapattım. Tekerlekli sandalyemi yatağıma götürüp zorlanarak kendimi yatağıma bıraktım. Gözlerim tavana bakıyordu şimdi. Tam bir saat önce başlayan ve benim aylarca gece gündüz çalıştığım buz pateni yarışmasını az önce kaçırmıştım. Sebebi neydi?
Sırf birisi kendi egosunu tatmin edecek diye neredeyse hayatımı alacaktı. Hastanede kaldığım süre boyunca bacağımın giderek düzelmesine rağmen, doktorumdan alamadığım izin sebebiyle yarışmadan vazgeçmiştim. Aslında normal şartlarda o yarışmaya gider ne olursa olsun kazanarak dönerdim ama bacağımın eskisi gibi olamama ihtimali beni korkutmaya yetmişti. Yarışmadan vazgeçmiştim. Artık yarışma peşinde değil mutluluk peşinde koşmak istiyordum. Belki kazanmak mutluluğu beraberinde getirebilirdi fakat bunu artık çok yorulmuştum. Telefonuma gelen mesaj sesi ile birlikte odak noktamı değiştirdim.

Ömer:
Yalnız kalmak istediğine emin misin? Aklım sende kaldı Dalya...

Yalnız kalmak hiçbir zaman benim tercihim olmamıştı. Ömer'i benim hiçbir şeyim değildi ve yanımda olması için hiçbir sebep yoktu.

Yıldız Çiçeği
İyiyim ben Ömer. Merak etmene gerek yok.

Ömer
Peki, saygı duyuyorum ama bir sorum olursa haber ver lütfen...

Yıldız Çiçeği
Peki.

Telefonumu kapattım.
Yatağımdan yavaşça doğrulup tekerlekli sandalyemi kenara ittim.
Koltuk değneğinin tekini alıp canımın yanmasını önemsemeden aynanın karşısına geçtim. Gördüğüm görüntü hiç hoşuma gitmemişti. Göz altlarım morarmış, bedenim günden güne küçükmüş ve rengim solmuştu. Eski canlı halimden eser kalmamıştı. Gözümden akan bir damla yaşa aldırmadan ellerimi kaldırıp başımın üstünde sabitledim. Ayaklarımı çapraz yapıp klasik dans figürünü yerine getirmek için kendi etrafımda döndüm. Daha doğrusu dönmeye çalıştım. Bacağıma saplanan dehşet sancı ile olduğum yere yığılmıştım. Acı içinde kıvranırken hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Ağlamam şiddetlenince anlamıştım ki fiziksel acıdan değildi haykırışlarım. Yorulduğumdandı...

Beni engin rüyalarımdan kendime getiren kapının çalmasıydı. Bilincim yerinde olmasına rağmen açılmayan göz kapaklarım ile kapı daha da şiddetli çalmaya başladı. Nihayet göz kapaklarımda yaşadığım savaşı kazanıp gözlerimi açtığımda hala yerde yattığımı gördüm. Tekli koltuğa yasladığım değneğimi elime alıp zorla da olsa iki ayağımın üstünde durmayı başarmıştım. Topallayarak kapıya ulaştım.

"Kim o?"

"Benim Dalya."  Ömer'in sesini duymam ile birlikte kapıyı açtım.
Tekerlekli sandalyesine oturmuş şoförü Can ağabey ile bana bakıyordu. Elimdeki koltuk değneğini görünce kaşları çatılmıştı.

"Dalya doktor ayakta durmaman gerektiğini söyledi. Neden ayaktasın? "

Söylediğini umursamadan soru yönelttim ona.

Bir Çift Buz PateniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin