3.BÖLÜM: ÇARESİZLİĞİN YANKISI

157 43 26
                                    

Düşüncelerin insanı boğduğu çok an olurdu. O anlardan biriyle başbaşa kalmak beni ürküttü. Ne zaman düşünsem zihinsel bir acı ruhumu hırpalardı. Geçmişin yarası yanağımda koca bir iz gibi görünür haldeydi. Ama ben onu görmezden gelmek için hep kendimden kaçıyordum.

Neydi bu kadar beni unutmamaya mahkum kılan? Zihnimi istilaya başlamıştı nahoş görüntüler bu soruyla birlikte. Topyekün bir saldırının en aciz tarafı anılarıyla savaşmaya gücü yetmeyen bendim yine... öyleyse mağlubiyetimin tadını çıkarmalıydım! Acımsı kekre tadını...

Annemin gülen gözlerinde gördüğüm ışıltı gün gibi parlaktı. Babamın mütevazi sevgisi geceden kalabalıktı. Onları son gördüğüm yer, tutuşmasına ramak kalmış attığı taklalarla hurdaya dönmüş bir arabanın içiydi. Babamın boynuna saplanmış koca bir cam parçası, etrafında ritmik atmalarla çoğalıp azalan kanına perde oluyordu.

Annem arkadan öne savrulmuş. Hafif çıtırtılarla yanan kaputun üzerinde cansızca yatıyordu. Aşağı sarkan elinden toprak zemine uzanan kan damlaları acelesizce canını alıyordu. Arkasında siyahi bir dumanın uğursuz borusu ötüyordu.

Çaresizlik! Bu kelimenin lügatıma girişi de anlamı gibiydi. İnsanı ölümcül bir uçurumdan itercesine acımasızdı.

Kazanın hemen öncesi ön koltukta oturan bendim. Kazada başak tarlalarına fırlayan, o esnada kıpırdamamı sağlayacak her kemiği kırılan da yine ben olmuştum. Gidip gelen bilincim arasında hafızama kazınan her görüntü ölme arzumu daha da perçinlemişti.

Hayatımız binlerce parçaya bölünmeden hemen önce radyoda başlayan şarkı ahenkle devam ediyordu ezgisine, ona eşlik eden acıdan bihaberdi... Şebnem Ferah'ın Hoşçakal şarkısı... Aramızda bir vedayı zalimce mühürlüyordu;


Seni ararken kendimi, kaybetmekten yoruldum
Bulduğumu zannettiğimde, kendimden ayrı düştüm

Bu garip bir veda olacak, çünkü aslında hep içimdesin
Ne kadar uzağa gitsem de, gittiğim her yerde benimlesin

Söylenecek söz yok, gidiyorum ben
Hoşçakal, hoşçakal, hoşçakal, hoşçakal

Ben bir kısrak gibi, gelmişim dünyaya
Şahlanıp gitmek içimde var
Hoşçakal

Biraz su biraz yeşillik, her yer benim evimdir
Taşırım dünyayı sırtımda, her dil benim dilimdir

Ama söylenecek söz yok, gidiyorum ben
Hoşçakal, hoşçakal, hoşçakal, hoşçakal

Ben bir kısrak gibi, gelmişim dünyaya
Şahlanıp gitmek içimde var
Hoşçakal

Hoşçakal, hoşçakal, hoşçakal, hoşçakal

Ben bir kısrak gibi, gelmişim dünyaya
Şahlanıp gitmek içimde var
Hoşçakal


Kıpırtısızca ama herşeyin farkında olan bir benlikle içinde uzandığım başakların bükük başlarını bir rüzgar okşadı. Gözlerimden süzülen yaşlarla eşlik ettiğim şarkı aileme vedamdı. Son mısraların da sonu cızırtılı bir seslekesildiğinde, sanki bu anı kolluyormuş gibi kaputtaki alev harlandı.

Ciğerlerimi yırtarcasına bağırabilirdim, ama onu bile yapamayacak kadar acizdim. Kırılan kaburgalarım göğsümde tonlarca yük varmış gibi soluksuz bırakıyordu beni. İçimde bir yerlerde sürekli devinip duran haykırışlar, boğazımdan bir inleme olarak dökülüp hiçlikte can buluyordu. Ailemi saran alevleri söndürmedi gözlerimden akan yaş. Aksine beni daha da yaktı.

EKRU: Kan KoyusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin