4. BÖLÜM: YARGISIZ İNFAZ

118 38 29
                                    

Beni koynunda ninnilerle uyutan karanlığın kucağından kurtaran, hafif bir mırıldanmaydı. Sakin ve dingin mırıltılarla söylenen şarkının ruh halim üzerindeki yatıştırıcı etkisi yadsınamaz boyuttaydı. Çalıştığım hastanenin bir odasında, kolumda serumla kendime geldiğimde başucumda Meriç'i bulmayı beklemiyordum.

Ben kasırgaya teslim olmuş bir okyanus gibi çalkalanırken, o küçük bir göletin durgun suyuydu sanki. Ayıldığımı farkedince başını telefonundan kaldırdı. "Merhaba, nasıl hissediyorsun kendini? Daha iyi misin?" Cevap vermeme fırsat tanımayacak sabırsız kişiliği konuşmayı sürdürdü. "Bekle hemen Suat hocayı çağırıyorum. Ayıldığında haber vermemi istemişti."

Bir nefes çektim derince ve sonra serbest bıraktım. Meriç uzun adımlarla odadan ayrıldı. Yeşil gözleri zafer kazanmışçasına parlıyordu. Neler olduğunu öğrendiğini buradan anladım. Aramızdaki en büyük savaşı İnci için verdik zamanında... Mahkemeye sunduğu dilekçede psikolojik durumumun iyi olmadığını ve tedavi görmem gerektiğini yazarak ilk taşı atan o olmuştu. Mahkemenin kararıyla psikologlar tarafından incelenmiştim! Hem de ne için? Kızıma bakabilecek sağlıklı bir akla sahip miyim diye! Beni vurduğu bu nokta en adi hamlesiydi. Şimdi şirin şirin başımda bekleyip gülümseyişi, kalın uçlu mızraklar gibi göğsümü delip kalbimi parçalıyordu.

Ben de onun ahlaksız yaşantısıyla kızımın bakımını üstlenmesinin mümkün olmadığı yönünde bir itirazda bulundum.Mahkeme bunu araştırıp beni haklı buldu. İlk taşı atan değil, son sözü söyleyen olmuştu kazanan!

Aramızdaki soğuk savaş bazen beni çığırımdan çıkarsa da asla nezaketimden ödün vermedim. Bir insan bir kavgayı gürültü yaparak kazanmazdı hep, bazen asil bir hamle bitirici vuruş olurdu.

Geri döndüğünde peşinde Doktor Suat Bey vardı. Yüzündeki neşeli gülümseme yanı başımda duran sürahiyi kafasına fırlatma isteğimi perçinliyordu. "Firuze, çok geçmiş olsun. Korkuttun bizi, ama iyisin çok şükür. Sadece tansiyonunda ani bir düşüş yaşamışsın. Bu yüzden bayıldın. Daha önce oldu mu böyle bayılmalar, tansiyonda ani düşüşler?" Gözlerimi pencereye çevirdim. Dışarısı ışıl ışıldı, güneş herkese gülücükler saçıyordu.

"Hayır Suat Bey, genelde kendime iyi bakarım..." Meriç galibiyetini kutlarcasına gururla girdi araya. "Muhtemelen hastanenin kapatılacak olmasına çok üzüldü, Firuze'nin stres yönetimi diğer özelliklerine nazaran zayıftır." Küstah köpek! Sadece öfkeyle yüzüne baktım. Gözü gibi baktığı bembeyaz dişlerini sergileyerek doktorun arkasından gülümsedi bana.

Ben cevap vermediğimde Suat Bey de başını salladı "O halde bu yönde biraz daha sakin olup kendini geliştirmelisin. İnsan hayatı inişli çıkışlıdır. Eminim güzel iş imkanlarına sahip olacaksındır. Sen gördüğüm en harika yönetici asistanı ve tercümansın." Kısılmış sesimle "Teşekkürler Suat Bey." Diyebildim sadece.

Suat Bey gittiğinde, hayatımın hatası yatağın yanındaki koltuğa oturup keyiflice yayıldı. "Meriç," "Efendim Firuze'ciğim?" Başımı kendimden emin bir ifadeyle dikleştidim. "Defol! Git buradan, bir daha da öldüğümü söyleseler gelme yanıma!"

O aptal keyfi silindi yüzünden. "Seninle açık konuşacağım. Niyetim seni daha fazla kırmak değil. Medeni insanlarız, Mahkemeyle prosedürlerle uğraştırma beni. Bu şartlarda sen de ben de biliyoruz ki İnci'yi mahkeme bana verir. Bu yola gerek kalmadan aramızda çözelim bu işi. İnci'ye bakabilecek durumda değilsin artık, bana ver velayetini." Sinirden kızaran yanaklarımla dişlerimin arasından konuştum. "Sana vereceğim tek cevap var Meriç onu da zaten biliyorsun! Duymak istemeyeceğine eminim, şimdi defol!"

Kaşlarını mümkünmüş gibi daha da çattı. Çenesi öfkeyle kasıldı. "Gidiyorum ama bu işi burada bırakmayacağım. İnci'yi alacağım elinden." Dudaklarımı dişleyip dolan gözlerimi ondan saklamak için başımı çevirdim. Biliyordum, alırdı İnci'yi... ölürdüm ben de işte o zaman.

EKRU: Kan KoyusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin