8.BÖLÜM: SAFİR MAVİSİ

129 26 90
                                    

Bölüm sonunda görüşeceğiz nasılsa burayı fazla doldurmak istemiyorum🤭❤ keyfinize bakın🥰
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

《ALAZ》

Henüz yanından ayrılmamın üzerinden yarım saat bile geçmemişti ki odaya döndüğümde onu uyurken buldum. Kumral ve gür saçları her gece onu düşünerek uyuduğum uykulara yoldaş olan yastığıma altın tozu gibi saçılmıştı. Yüksek ve geniş pencereden içeriyi ısıtan güneşin akşamüzeri yorgun ışıkları saçlarıyla buluşmuştu. Bir insanın uyurken bile hüzünlü bir simaya sahip olması mümkün müydü? Firuze'de evet, mümkündü...

Öyle masum, öyle şefkate muhtaçtı ki; onu, her bakışta sarıp sarmalayan ilk önce gözlerim oluyordu. Ellerim ona duyduğum müthiş çekimle karıncalanıyor, her fırsatta ten teması kurmak için delirirken buluyordum kendimi. Bana göre Firuze deliliğin eşiğiydi. Onu bir sapıkmışım gibi haftalarca takip edişim bu deliliğin bir yansıması diyebilirdim pekala.

Göbeğine kadar anca örtülmüştü üstü, hemen örtüyü onu uyandırmamaya çalışarak çektim daha yukarıya.  Kollarını zarif hareketlerle dışarı çıkardı tekrar. Kimsenin boyunduruğu altına girmeye yanaşmayan özgür ruhu onu daima koruyup yönlendiriyordu. Gülümseyerek baktım ona ellerimden biri cebimde diğeri ensemdeydi. Ne zaman ona baksam bu hareketleri bir yanıt olarak geliştirmişim gibi ellerimden biri cebime biri enseme gidiyordu. Bazen başımı hafif yana eğip onu görebileceğim her açıdan mümkün olduğunca farklı tonlarıyla görmeye çalışırken buluyordum kendimi.

Kaza günü gözlerimde yeniden can bulurken pencerenin önüne konumladığım koltuğa oturdum. Hem denizi seyredip hem kaza gününü anımsadım. Hemen aşık olunmazdı kimseye, ben de bu kadar iddialı değilim zaten. Ama o ilk elektriklenme hissi, işte onu tarif bile edemiyorum. 

İhaleye yetişeceğim diye gazı köklemişken patlayan lastik yüzünden savrulan aracım bir elektrik direğine çarparak güç bela durmuştu o gün. Başımı konsola çarpmamla alnımda ve bir kaç yerimde daha yaralar oluşmuştu. Ama bu derdim bile değildi. Aceleyle yakın korumam ve bu gibi işlerimi halleden çalışanım Burak'ı aradım. Hemen yeni bir araçla gelmesini söyleyip cevap bile beklemeden kapatmıştım. Bütçe yönetimi toplantısı uzun sürmese geç kalacak değildim, o zaman o kaza da yaşanmazdı.

Ben Burak'ı beklerken karşıdaki sokaktan ana caddeye Firuze çıktı. Tabi o zaman adını dahi bilmezken, her şey çok farklıydı. Hayatıma giren az sayıda kadın olmuşsa da benim aşk unsurum daima şirketim ve çalışma hayatımdı. Çok ciddi ilerleyen bir ilişkim sırf işkolik olduğum gerekçesiyle son bulmuştu. Sabahına kalkıp toplantıya katıldım, elbette oturup aşk acısı çekecek değildim. Hayatımı Firuze'den önce ve sonra diye iki kısma ayırmam gerekirdi belki de... öncesindeki hayatımda; çalışmanın, bütün yaraları ve acıları bir silgi gibi silebileceğine inanırdım. Ama Firuze'den sonra bu böyle olmadı.

O günü en ince detaylarıyla hatırlamaya devam ettim. Çantasına telefonu koyarken caddeye doğru minik, aceleci adımlar atıyordu, telefonu koyup başını kaldırdığında esen rüzgar saçlarını havalandırıp ahenkle tekrar yerlerine kondurdu. Sağa sola bakıp caddeye adım atacakken arabamı gördü. Ön kısmı direkle bütünleşmiş araçtan gözlerini çekip, idrak ettiği anda hızla tekrar bakışlarını çevirdiğinde beni gördü. Aracın içinde oturmuş bekliyordum. Ama o çıkamadığımı düşündü. Panik bir halde elleri titrek bir hamleyle çantasına gitti. Telefonu çıkarıp kısa bir görüşme yaparken yanıma gelmişti. Kapıyı açtı yüzü kireç gibiydi. Konuşmak istediğinde önce kekeledi. Sadece onu izliyordum. Muhtemelen hiç kaza görmemişti ya da bununla ilgili bir travması vardı. Aksi halde  bu kadar sarsılmazdı kimse. Biraz beceriksizce biraz kararsızca arabadan çıkmam gerektiğini her an patlayabileceğini söylediğinde elimde olmadan gülümsedim. Ama o safir mavisi gözleri... öyle korku ve endişe yüklüydü ki; kaza yapan ben olmama rağmen onu sakinleştirmek durumunda kalan da ben olmuştum.

EKRU: Kan KoyusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin