0.7

8.6K 352 16
                                    

BÖLÜM 7

"KOMUTANIM!" Arkamı döndüğümde bunu söyleyen kişiye baktım ve kaşlarımı çattım. "Oğlum dışarıda komutanım deme diye kaç milyon kere söyleyeceğim?" restoranın önünde Emre ve Erhan ile timdekilerin gelmesini bekliyorduk. Çok ısrar etmişlerdi bizsiz içeriye geçmeyin diye. Şimdi ise yirmi dakikanın ardından yanımıza gelebilmişlerdi. "Özür dilerim komutanım."

"La havle ya. Neyse düşün önüme, heykel olduk sizi bekleyeceğiz diye." içeriye geçip bizim için hazırlanmış masaya baktım. Yaklaşık yedi yıldır aynı masada, aynı kişiler ile rakı-balık yapardık. Bu mekanın sahibi, Duhan abi ile de kardeş gibi olmuştuk.

...

"Emrah, gel iddiaya girelim." dedi Hasan abi, içkinin verdiği etkiyle, mayışmış halde. "Girelim abi, söyle."

"Sence ilk kim sarhoş olur?"

"Serdar diyorum abi."

"Ben Deniz'in üstüne tanımam, ben de Deniz diyorum. Kaybeden hesabı öder!"

"Kabul abi!"

"Ya abi ayıp ediyorsun Hasan abi, nerede gördünüz benim hemen sarhoş olduğumu?" diye çıkıştım. "Daha geçen hafta iki kadehe sarhoş oldun ya sevgilim." Emre'nin beni savunmasını beklerken, sırtımdan bıçaklanmıştım. "Oğlum senin benim arkamda durman gerekiyor. Bir de nişanlımsın. Ayıp değil mi?"

"Komutanımın üstüne gelmeyin iki kadeh ne ya, komutanım yarım kadehte bile sarhoş olur! Değil mi komutanım?"

"Serdar bir göreve başlayayım, doğduğuna pişman olacaksın." gözlerimi kısıp, Serdar'a bir bakış atınca, yutkunduğunu gördüm ve gülümsedim. Arkadan çalan 'Fikrimin İnce Gülü' şarkısı ile tartışmamız kesildi. Şüphesiz ki en sevdiğim şarkı olabilirdi bu. Bütün ekip kadeh kaldırıp, tokuşturduk. "Komutanlarıma!" Fehmi'nin dediğiyle hepimiz aynı anda güldük. Bu anı o kadar çok sevmiştim ki, hiç bitmesin istedim. Kafamı yanımda oturan Emre'nin omzuna yasladım. O da bana o güzel gülümsemesini sundu ve saçlarıma bir öpücük kondurdu. Üşürüm diye düşünmüş olmalı ki ceketini çıkarıp omuzlarıma örttü. Bende iyice ona sokuldum ve içkimi içmeye devam ettim. Şarkının sözlü kısımları gelince hep bir ağızdan söylemeye başladık:

"Fikrimin ince gülü,
kalbimin şen bülbülü.
Fikrimin ince gülü,
kalbimin şen bülbülü."

"O gün ki gördüm seni,
yaktın ah zalim beni.
O gün ki gördüm seni,
yaktın ah zalim beni."

"Ateşli dudakların,
gamzeli yanakların.
Ateşli dudakların,
gamzeli yanakların.""

"O gün ki gördüm seni,
yaktın ah zalim beni.
O gün ki gördüm seni,
yaktın ah zalim beni."

Çok mutluydum, çok.

"Ellerin ellerimde,
leblerin leblerimde.
Ellerin ellerimde,
leblerin leblerimde."

"O gün ki gördüm seni,
yaktın ah zalim beni.
O gün ki gördüm seni,
yaktın ah zalim beni."

"Komutanım, bize de sizinki gibi bir ilişki nasip olsun ya."

"Amin kardeşim, amin."

"Ağzınıza sağlık komutanlarım ya, ne güzel söylediniz!"

"İşi gücü yalakalık bunun da ya." Onların bu hâllerini gülümseyerek izledim. Kadehimi kaldırdım ve ortaya uzattım. "Sağlığınıza o zaman. İyi ki varsınız." Kadeh tokuşturduk. "İşte! Deniz duygusallaştı, bu da sarhoş olmaya başladı demek."

"Aşk olsun Hasan abi ya!"

"Komutanım yapmayın, etmeyin. Sarhoş olmayın lütfen! Bu ayıların yediklerini ben ödemek zorunda kalacağım." Omuz silktim: "Ben mi dedim iddiaya girin diye?"

"Özür dilerim komutanım."

...

"Ya, vallahi döveceğim sizi. Oğlum sarhoş değilim diyorum, niye anlamıyorsunuz?"

"Komutanım ayakta duramıyorsunuz." omuz silktim. "Ayakta duramamam sarhoş olduğumu göstermez." oturduğumuz restoran yavaş yavaş boşalmaya başlamıştı. Biz hariç bir iki masa anca kalmıştı. Bende sarhoş olma yolunda gidiyordum ama bunu onların bilmesine gerek yoktu. Emre durumu sezmiş olacak ki konuştu. "Sevgilim hadi kalkalım artık." onu başımla onayladım ve bir elimi koluna doladım. O da belimden destek vererek beni ayağa kaldırdı. "Çok bile oturduk gençler. Emrah git aslanım, hesabı öde." dedi, sırıtarak Hasan abi. Emrah da söylene söylene kalkıp, hesabı ödedi.

...

Şimdi ise geceyi bitirmeye gönlümüz elvermediği için sahilde yürüyorduk. Ben biraz ayakta kalmakta zorlanıyordum ama Emre sayesinde dengemi sağlıyordum. "Bir söz verelim mi o zaman?" dedi, duygusallaştığı ses tonundan bile belli olan Serdar. "Ne sözü?"

"Ne olursa olsun, nereye atanırsak atanalım, şehit düşsek bile birbirimizi bırakmak yok. Mezarıma gelmeyeni yakarım, valla bırakmam, musallat olurum. Hep bir arada olacağız. Yılda bir kere bile olsa görüşeceğiz. Söz mü?" dediklerinden sonra gözlerim dolmuştu. Hep bir ağzından söz dedik. "Oğlum ağzından yel alsın ya. Valla benden önce giderseniz asıl ben musallat olurum size." omuz silktim. "Hem daha Deniz komutanım ve Emre komutanımın çocuklarını seveceğiz. Öyle hemen ayrılmak yok. Valla tutum mu bırakmam." Fuat konuştuğunda yaşlı gözlerim ile güldüm. "Bütün deliler beni buldu ama çok memnunum hâlimden. İyi ki varsınız, iyi ki tanışmışım her biriniz ile. Ailem oldunuz benim. Sizi çok seviyorum. Beni bırakırsanız her birinizi ayrı döverim anlaşıldı mı? Gelin buraya!" kollarımı iki yana açtım ve topluca sarıldık. "Komutanımın sarhoş olduğu kesinleşti."

"Sus oğlum ya, iki dakika duygulanamayacağız mı?"

...

Taksi geldiğinde ilk ben bindim, arkamdan da Emre bindi. Taksi hareket edince hem yorgunluğun verdiği hem de alkolün verdiği sersemlik ile iyice mayıştım ve kafamı Emre'nin omuzuna yasladım.

...

Merhaba, umarım bölümü beğenmişsinizdir.

İlerleyen bölümlerde görüşmek üzere.

Sağlıkla kalın.

EMRET KOMUTANIM! (KİTAP OLDU!!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin