4.8

2.2K 135 20
                                    

Bölüm 48

"Noldu sana, bu kadar şey değildin?" yüzüne muzur bir gülümseme yerleştirdi. "Ney değildim?"

"Of Emre!" yataktan kalkmaya çalışırken belimdeki elini sıkılaştırdı. "Utandın mı?" ona bakmayıp, kafamı çevirdim. O da üstüme eğilip, yüzüme baktı. "Ya bak kızlar uyanacak şimdi. İşe gideceğiz." gülümseyip, boynuma bir öpücük kondurdu. Huylanınca kafamla boynumu kapattım. "Kalkıyorum ben ya." onu yatağa ittirip, kalktım. O ise hala gülerek bana bakıyordu. Onu umursamayıp, kamuflajlarımı giyindim. Saçlarımı da topuz yaptım. "Sen gelecek misin bugün?"

"Valla normalde raporluyum ama sen bu kadar güzel olursan gelmek zorunda kalacağım."

"Ya sen hala nasıl raporlusun? Raporluk halin kalmamış, turp gibisin."

"Peki komutan hanım, nasıl vardınız bu kanıya?" göz devirip, odadan çıktım. Salona geçtiğimde kızlar kalkmış, hatta hazırlanmışlardı bile. "Günaydın kızlar."

"Günaydın ablaa!"

"Hazırsanız çıkalım. Saat dört buçuk oldu, geç kalmayalım."

"Benim bir on dakikalık işim var. Sonra çıkabiliriz." onu onayladım ve mutfağa geçtim. Arkamdan iki kolun belimi kavramasıyla yerimden sıçradım. "Üzerimi değiştirip geliyorum hemen. Ben de geleyim bugün."

"Tamam sevgilim."

"Bir daha söylesene."

"Geç kalacağız!" boynuma bir öpücük kondurup kaçtı. Ben de kendimi duvara bakıp, gülümserken buldum. "Komutanım siz çok pis aşık olmuşsunuz ya." beni kendime getiren Hatice'nin sesiydi. "Hazırsanız çıkalım hadi!" hızlıca mutfaktan kaçtım. Sabahın dördünde bu konuşmayı yapamazdım.

Kızlar içerden teker teker gelince, ben de dünden hazırladığım dosya çantamı alıp çıktım. Bizle aynı zamanda Emre de çıkmıştı. "Günaydın komutanım."

"Günaydın." gülmemeye çalışarak baş selamı verdim. Hızlıca hep beraber merdivenlerden indik ve arabaya bindik. Emre kendi arabası ile geliyordu. Biz de kızlarla, benim arabamla. Karargaha geldiğimizde hepimiz ayrı bir yere dağıldık. Tabii Emre benim peşimden geliyordu.

Gazinoya indiğimde çay içen timimi gördüm. Bugün nöbetleri olduğu için hepsi buradaydı. O da dahil. Yanlarında gidince hepsi ayağa kalkıp, selam verdi. "Nöbette kim var?"

"Fuat var komutanım."

"Çavuş Serkan'a söyleyin yerine o geçsin. Fuat'ı da alın ve yarım saate içtima alanında olun."

"Emredersiniz komutanım." onlar dağılınca ben de gazinodan çıkacaktım ki, Emre iki çay ile yanıma geldi. "Gel bir tur atalım bahçede, sonra işine dönersin."

"Tamam." beraber bahçeye çıktık. "Hakkari'nin bu kadar sıcak olması normal mi? Yoksa bir tek bana mı sıcak geliyor?" güldü. Kulağıma yaklaşıp bir şey fısıldadı. "Hayır, bence sen çok ateşlisin."

"Ya Emre!" koluna hafif vurdum. "Ben gidiyorum ya." kolumu tutup, kendine çekti. Sonra da kolunun birini omzuma attı. "Şaka yaptım ya." yanağıma bir öpücük kondurdu. "Tamam hadi gidelim içeriye. İşlerin vardır şimdi." onu onaylayınca, beraber içeriye geçtik. Albay şu iki gün olmayacaktı, bu yüzden karargahtaki en yüksek rütbeli personel olarak ben görevliydim ve yakın zamanda tören olduğu için karargahta bir kargaşa hakimdi. Yani kısacası albay babam gidecek tam zamanını bulmuştu.

Tabii bu sırada ben albayın odasına adeta çökmüştüm. Kendi odam Kara ile bir olduğu için oraya çok uğramıyordum. "Sevgilim, senden bir şey istesem olur mu?"

EMRET KOMUTANIM! (KİTAP OLDU!!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin