"Good morning mom."
"Good morning ne ya? Türkiye burası, Türkiye. Please speak Turkish." dediğimde ikimizde güldük
"N'aber Uyuyan Güzel?"
"Sürünüp gidiyoruz çok şükür. Senden n'aber?"
"İyi bende. Telefonları toplayayım ben. Momo kızmasın sonra."
"Momo kim be?"
"Nezahat hoca işte. Dinci. Herkes korkuyor diye Momo diyorlar."
"Neyinden korkuyorlar ki?"
"Sevimsizin biri boşver."
"Ok. Bb."
"Bb." Sözlerimi çalmayı huy edinmiş Ece'nin son sözünü duyunca yerime geçtim. Hakan yine köşeye geçmişti.
"Hakan. Buraya gelir misin?" Deniz'in sesiyle gülümsedim. Hakan çıkıp gitmiş, köşe bana kalmıştı. Yerime geçip kafamı koydum.
Time of sleep babe.
Bakalım Deniz Hakan'ı neden çağırmış
"Ece seninle önemli bir şey konuşacakmış." Hakan Deniz'in sözleri üzerine Ece'nin yanına gitmişti.
"Dinliyorum Ece."
"Deniz, ben telefonları bırakmaya gidiyorum. Hakan yanımda olacak. Momo gelirse yok yazdırma."
"Gözün arkada kalmasın Ece başkan."
"Hakan gel benimle." Ece merdivenleri inerken derin bir nefes alıp konuşmaya başlamıştı.
"Alin'le birlikte oturuyorsunuz öyle değil mi?"
"Evet. Bir sorun mu var?"
"Aslında var. Ama dikkat edeceğin tek şeyin sonucunda o sorun ortadan kalkmış olacak."
"Nasıl yani?" demişti Hakan anlamadığını belli eden gözlerle Ece'ye bakarken.
"Bu söyleyeceğim şeyi söylemem ne kadar doğru bilmiyorum. Alin duysa belki beni parçalar. Ama yine de söyleyeceğim."
"Dolandırmasana lafı."
"Alin yaz tatilinde yaşadığı bir olaydan sonra toparlanamadı, kendine gelemedi. Bu yüzden gününün büyük bir çoğunluğunu uyuyarak geçiriyor. Biraz bekle telefonları bırakıp hemen geliyorum." Ece telefonları bırakıp geri dönmüştü.
"Heh. Bu olayın ne olduğunu söylemeyeceğim. Ama sonuçlarından az çok bahsedeceğim. Alin birkaç saatten daha uzun bir süre uyanık kalınca halisülasyonlar görmeye başlıyor. Bu yüzden psikolog onaylı raporu bile var. Derse girdikten sonra herhangi bir dersi dinleme veya derse katılma zorunluluğu yok. Bu yüzden senden tek ricam, uyumasına engel olma. Bırak uyusun."
"Hallederim ben." diyen Hakan'ın ardından Ece kapıyı çalmış onay alınca sınıfa girmişti.
"Neredesiniz siz? Ders başlayalı 3 dakika oluyor."
"Hocam ben telefonları bıraktım. Hakan'da öğretmenler odasında hocalarla konuşuyordu. Yeni nakil aldı ya hani."
"Bir daha görmeyeyim."
"Sevimsiz." dedi Ece duymayacağı şekilde.
"01 Alin."
"Burada hocam."
"03 Sedat."
"Burada."
"04 Salih."
"Burada."
"09 Deniz."
"Burada."
"10 Hakan."
"Burada."
"10 numara, tanıt bakalım kendini. Bakalım gerçekten 10 numara mısın."
"Ben Hakan Can Eroğlu. 16 yaşındayım. Yeşilkent Anadolu Lisesinden geldim. Hedefim uluslararası bir şirkette tercümanlık yapmak."
"Niye geldin? Orası da gayet güzel bir okul bildiğim kadarıyla."
"Oradayken dil bölümü olmadığı için eşit ağırlık okuyordum. Öyle olunca da yeteri kadar çalışamıyordum dile."
"Peki şimdi ne yapacaksın? Bir ay geridesin şu an."
"Evden kendim çalışacağım. Hocalardan falan da yardım isterim. Halledilir bir şekilde."
"Bence bu kadar rahat olma. Bu yılın konuları ağır çünkü."
"Biliyorum hocam. Ama yine de halledilir."
"Anladım, oturabilirsin." Hakan aldığı komutla yerine oturup yüzü Alin'e dönük olacak şekilde kafasını koydu. Gözleri genç kızın yüzünde gezinirken sadece kendisinin duyabileceği bir sesle konuştu.
"Gündüzleri bile uyumana sebep olacak kadar ne yaşadın acaba Kızıl Civciv?"
"Hakan sen de mi? Kaldır kafanı, seni de kaybetmek istemiyorum."
•°○•°○•°○•°○
"Oh ohh çekilin yoldan. Vahşi batıdan geliyorlar."
"Alin! Dur iki dakika. Şu yazıyı yazayım çıkarız şimdi."
"Amerikanlar eskidi bunlar Turkish kovboylaarr."
"Alin dedim!"
"İçim çürüdü. Çıkalım artık."
"Bekle biraz. En geç beş dakikaya çıkarız."
"Ama Ece, öğlen arası biter o zamana kadar."
"Ben normalde seni zorla uyandırıyorum. Nereden geldi sana bu enerji?"
"Bilmiyorum."
"Hakan Bey sayesinde mi acaba? Dün de uyandırmama izin vermedi. Bugün kafasını koydu sana bakıyordu zaten. Momo 'Seni de kaybetmek istemiyorum.' dedi diye kaldırdı. Yorum yapacak mısınız Alin Hanım? Düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz acaba?" dedi sonlarını bir magazin muhabiri gibi sorarken.
"Cıvıdın sen yine Ece. Ne alaka hem bana bakması? Belki gözleri kapalıydı."
"Bence açıktı gözleri."
"Bilmiyorum. Neyse boşver. Uyuyacağım ben biraz."
"Hayır. Yemek yiyeceğiz daha."
"Aç değilim ki."
"Sen ne zaman acıktın ki?"
"O da doğru."
"Bitti. Gel hadi gidip bir şeyler yiyelim. Sana acilen kilo aldırmam lazım. Olmuyor böyle."
"Hıhı. Bak söyleyince bile kilo aldım."
"Hiç komik değil. Ben çok ciddiyim."
"Kalk ya. Canım sıkıldı."
"Yürü başımın tatlı belası, yürü."
•°○•°○•°○•°○
626 kelime
Günaydınnn
Nasılsınızz
Bölümü beğendiniz mi
Öpüldünüzz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bermuda
ChickLitTanrının meleklerin küllerinden yarattığı kız, beni tüm günahlarımdan arındırdı.