Bölüm 24: Seninle İşimiz Var

27 6 25
                                    

Çay ağzımı yakınca hızlıca eğilip bardağımı sehpanın üzerine bıraktım. Elimle hava yaparak ağzımı serinletmeye çalışırken Uğur hızlıca kalkıp mutfağa girdi.

"N'oldu? İyi misin?" diye sordu Sevde teyze panikle.

"Çay çok sıcaktı. Ağzım yandı."

Uğur elinde bir bardak suyla yanıma geldi. Sol eliyle benim sağ elimi tutup aşağı indirdi. Sağ eliyle suyu yavaşça içirdi. Suyu içirdikten sonra bardağı sehpaya bıraktı. Yüzümüz aynı hizaya gelecek kadar eğildi ve ellerini dizine yasladı. Yüzümüz yakın değildi ama. Mesafeler güzeldi.

"Daha iyi mi şu an? Hâlâ yanıyorsa hastaneye gidebiliriz."

Tekrar ediyorum, kesinlikle bebek gibi hissetmeme neden oluyordu.

"Yok, yok. O kadar da değil. Şimdi daha iyiyim. Geçer birazdan. Çok şeyapmayalım."

"Emin misin?" dediğinde bakışlarında endişe gördüm. Onu rahatlatmak için başımı olumlu anlamda salladım.

Aradan yaklaşık yarım saat geçtiğinde çaylarımızı içmiş bolca sohbet etmiştik. Ben ise bu sırada onları incelemiştim. Ozan amca yapılı bir vücuda sahipti. Ama kaslı değildi. Mavi gözleri ve ak düşmüş kumral saçları vardı. Biraz göbeği de olsa da uzun boyundan dolayı pek göze battığı söylenemezdi. Sevde teyze için dünyalar güzeli tabiri tam olurdu. Simsiyah saçları, beyaz teni ve yeşil gözleriyle fazlasıyla dikkat çekiciydi. Ozan amca kadar olmasa da Sevde teyze de uzundu. Armut vücut tipine karşın aurası çok yüksekti. Son olarak Uğur'u inceledim.

Babasınınkinin aynısı olan mavi gözleri, annesininkiyle yarışacak beyaz teni, uzun boyuyla o de pek çok kızın hayallerini süsleyebilirdi, tabii eğer bu kadar zayıf olmasaydı. Fazla zayıftı. Öyle ki beni nasıl taşıdığını sorguluyordum kendi kendime. Ama benim umurumda değildi. Zaten eğer sağlıksal bir problemi yoksa zayıf veya kilolu olması beni hiçbir şekilde ilgilendirmezdi. Ama yine de çok zayıftı.

Her neyse. Bana ne?

"Benim telefonum neredeydi acaba?" diye sorduğumda beni Uğur yanıtladı.

"Getiriyorum hemen." Ayaklandı ve banyoya doğru ilerledi. Telefonumla birlikte anahtarlarımı da getirip hepsini bana uzattı. "Montunun cebinde kalmış hepsi. Zarar görmemesi için çıkarmıştım ama vermeyi unutmuşum." Minik bir tebessüm gönderip "Sorun değil." dedim. O yine sağıma otururken ben de önüme döndüm ve telefonumu açtım. Bir sürü bildirim vardı.

Kaan'dan sekiz mesaj, ağabeyimden on bir mesaj, Hakan'dan yirmi mesaj, Ece'den yirmi üç arama vardı. Hepsini silip Ece'ye yazmak için WhatsAppa girdim. Diğer mesajlara bakmadan yeni bir mesaj gönderdim.

Siz: Ecosumm

Siz: Güzelimm

Çakma Rapunzel: Alin

Çakma Rapunzel: Nerdesin sen gerizekalı

Çakma Rapunzel: Aklım çıktı burda kaç saattir

Çakma Rapunzel: Nerdesin napıyorsun şimdi

Çakma Rapunzel: Nasılsın

Çakma Rapunzel: Niye cevap vermiyorsun kaç saattir

Siz: Heey sakin sakinn

Siz: Calm down biraz hayatım

Siz: İyiyim sorun yok

Siz: Evde misin sen

Çakma Rapunzel: Evet evdeyim

Siz: Tamam

BermudaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin