Bölüm 13: Ship Ship Su

47 14 10
                                    

Eve geldikten sonra bol paçalı siyah eşofmanımı ve evin içinde giydiğim sweatshirtlerimden rastgele birini alıp üzerime giydim. Yanıp sönen telefon flaşıyla telefonumu elime alıp gelen bildirime baktım.

Çakma Rapunzel: Matematik sayfa 45 örnekler çözümleriyle birlikte deftere yazılacak. Perşembe günü kontrol edilecek.

Çakma Rapunzel: İngilizce ders kitabı sayfa 19-20 tamamen yapılacak. Yarın kontrol edilecek.

Çakma Rapunzel: Bunlar da bugün yazdıklarımız

Çakma Rapunzel: resim* +6 resim daha

Siz: Çoookkk teşekkür ederim

Çakma Rapunzel: Rica ederimm

Çakma Rapunzel: Neyse ben kaçtım

Siz: Ok bb

Çakma Rapunzel: Bb

Whatsapptan çıkıp ağabeyimi aradım.

"Alo güzelim. Bir sorun mu var?"

"Hayır. Şey sadece, edebiyat öğretmenimiz kitap falan istemiş birkaç tane. Ece'yle birlikte onları almaya çıkacaktık. Haber vereyim dedim."

"Tek misiniz? Bırakayım mı sizi ya da sizinle geleyim mi?"

"Yok, gerek yok. Tek değiliz zaten. Hakan da bizimle gelecek."

"Hakan kim?"

"Bizim sınıftan bir arkadaşım işte. Nakil geldi."

"Anladım. Telefonun açık olsun. En ufak bir şeyde hemen arıyorsun tamam mı?"

"En fazla üç-dört saat dışarıdayım. Abartma bu kadar."

"Alin."

"Ben de seni seviyorum. Görüşürüz."

"Görüşürüz güzelim."

Telefonu kapattıktan sonra çantamdan İngilizce kitaplarımı, kalemimi ve silgimi çıkarıp verilen ödevi yapmaya başladım.

Yarım saat içinde bitince tükenmez kalemlerimi de çıkarıp Ece'nin gönderdiği notları teker teker defterlerine geçirmeye başladım.

Saate bakıp eğer giyinmezsem geç olacağını fark edince dolabımın önüne geçtim. Siyah mom jeanimi, siyah balıkçı yaka badimi ve siyah kabanımı alıp giydim. Düz bir kolye takıp saçlarımı düzleştirdikten sonra oturdum. Kısa bir süre sonra Ece konum atınca banka kartımı telefonla kılıf arasına koyup telefonumu ve anahtarlarımı kabanımın cebine attım. Siyah günlük ayakkabılarımı da giyip çıktım.

•°○•°○•°○•°○

"Allah'ım böyle bir uyum yok ama ya. Çok tatlı olmuşsunuz. Benden habersiz konuşuyor musunuz siz yoksa?"

"Ne saçmalıyorsun Ece sen yine?"

"Sağ arka çaprazına bak diyorum." Dönüp baktığımda bize doğru gelen Hakan'ı gördüm. Benimle aynı giyinmişti. Hakan yanımıza varınca Ece konuştu.

"Ay Allah'ım çok tatlısınız. Kesin benim haberim olmadan konuşuyorsunuz siz."

"Aynen aynen. Kesin öyle olmuştur."

"Nasıl aynı giyindiniz o zaman?"

"Hakan bana hayran olduğu ve müneccim olduğu için benim ne giyeceğimi tahmin edip aynı şeyleri bulup giymiş." dedim şakayla karışık bir şekilde.

"Tabii. O kadar hayranım ki senin için fan hesapları falan açmayı düşünüyorum. Bununla da yetinmeyip boynuma büyük harflerle Alin yazdıracağım."

"Bak biliyordum ben." dediğimde ikiside güldü.

"Neyse gidelim hadi geç oldu zaten."

"Alin haklı. Saat neredeyse beş ve hava yavaş yavaş kararıyor."

"İki sokak ileride kitapçı var, oraya gidelim."

"İyi gidelim."

"Gidelim bakalım." Aynı anda konuştuğumuz için Ece yine güldü.

"Siz de fark ettiniz mi?" diyen Ece'yle önce Hakan ve ben anlamadığımızı ifade eden gözlerimizle birbirimize baktık. Sonrasında dönüp Ece'ye sordum.

"Neyi?"

"Mükemmel uyumunuzu. Her şeyinizle sanki birbirinizin kız ve erkek hâlleri gibisiniz. Zevkler, fikirler hatta söyledikleriniz bile aynı. Bu da sizi çok tatlı yapıyor. Sabaha kadar oturup izleyebilirim sizi. Bundan sonra best shipim sizsiniz."

"Best-neyiniz?"

"Boş ver onu. Çok ciddiye alma. Ece sen de boş yapma. Yoksa o saçlarını teker teker yolarım."

"Sanki yapabilecekmiş gibi bir de konuşmuyor mu, ölüp bitiyorum." dedi Hakan gülerek. Dönüp baktığımda alayla beni süzüyordu.

Ece, "Alin'i fazla hafife alıyorsun bence Hakan. Bana göre biraz daha küçük bir bedene sahip olabilir ama gayet güçlü bir kız. İstese burada senin tepki vermeyi aklından bile geçiremeyeceğin üç kişiyi yerle bir edebilir. Bakın kitapçı orada." dediğinde eliyle gösterdiği tarafa doğru ilerledik.

Kitapçıya girdiğimizde Ece ve Hakan önden ilerlerken ben birkaç adım gerilerinde kitaplara bakarak ağır ağır peşlerinden ilerliyordum.

"Alin! Ayrı durma yanımıza gel istersen."

"Olur, geliyorum." diye onayladım Hakan'ı.

"Rakiplerin kaplumbağa değilse bu yavaşlık normal değil diye düşünüyorum."

"Kaplumbağalara laf yok. Alırım ayağımın altına."

"Affet abla. Bilemedim."

"Abla deme lazım olur."

"Ece!"

"Hoş geldiniz. Nasıl yardımcı olabilirim?" dedi yanımıza gelen görevli.

"Hayvan Çiftliği, İki Şehrin Hikâyesi ve Bir Ömür Nasıl Yaşanır? kitaplarından üçer tane alabilir miyiz biz."

"Tabii. Bakalım hemen."

"Bende geleyim."

"Olur. Sağdan gidelim."

Çizgi romanların olduğu rafları görünce yüzümde bir tebessümle hızlı adımlarla ilerledim. Elimi uzatıp kabartmalı kapaklarda gezdirdim.

"Gözlerini öyle açınca bir an aşık olduğun çocuğu gördün sandım."

"Benim birine aşık olma ihtimalim; senin aslında doğa güçleri olan, kocaman bir imparatorluğu yöneten ve tüm kızların kendisine aşık olduğu bir prens olma ihtimalinden bile daha düşük."

"Ya öyleysem?"

"Yine de aşık olmam. Çünkü dediğim gibi benim aşık olma ihtimalim daha düşük."

•°○•°○•°○•°○

686 kelime

Ayayay selaamm

Nasılsınız

Öpüldünüzz

BermudaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin