"Emily ne ya? Emine onun adı, Emine." diye çemkirdi Kaan.
"Karışma kızıma. Ne isterse onu söyler."
"Görüyorsun değil mi Ece. Ben anne yerine ana desem terlikle kovalar." dedi Ece'ye dönüp.
"Sen sus. Cezalısın zaten. Daha fazla şansını zorlama istersen."
"Kendi annem bana üvey evladıymışım gibi davranıyor. Kafayı yiyeceğim." dedi söyledikleriyle pek ilgisi olmayan bir sesle. Sinirliymiş gibi değildi yani.
Emine teyze birden eğilip sağ ayağındaki terlikle Kaan'ı kovalamaya başladığında Ece de ben de gülmeye başladık. Ancak bir iki darbeden sonra ben elimdeki poşetlere rağmen ayakkabılarımı çıkarıp Kaan ve Ece'yi kollarından tutup Kaan'ın odasına soktum.
Odanın kapısını kapatıp poşetleri masanın dibine koydum. Ece hâlâ gülüyordu.
"Sus, sus. Yeter."
"Ay, Emine teyzem! İdol kadın yemin ederim." dedi Ece kahkahaları azalırken. Ben bu sırada ceketimi çıkarmıştım
"Onu bunu boş verin de, ben sizi bayağı özledim." dedi Kaan.
Bu sözünün üzerine ben yüzümde sinsi bir sırıtışla yavaş yavaş yanına yaklaşıp bir adım kala kollarımı kaldırdım.
"Senden korkuyorum ama neyse..." dedi ve o da kollarını kaldırdı. Son adımı da atıp kollarımı beline sardım. O da aynı şekilde karşılık verirken daha da sokulduk birbirimize.
Bizi dışarıdan görenler sevgili sanardı muhtemelen. Ama ortada öyle bir şey yoktu. Kardeş gibiydik. Hep de öyle kalacaktık.
Ece "Ben sevilmeyen çocuk muyum burada, hain köpekler." diye isyan ettiğinde ikimiz de gülüp kollarımızı açtık ve Ece'nin bize sarılmasını bekledik. O da sarılınca daha da sıkı sarıldık, hiç bırakmayacakmışız gibi.
"Ben sizi çok seviyorum." dedi Kaan.
"Ben daha çok seviyorum." diye atladı Ece.
"En çok ben seviyorum ağlayın." dediğimde gülerek ayrıldık.
"Bu seferlik bizden küçük olduğun için bir şey demiyorum ama, en çok benim sevdiğimi bilin." dedi Kaan.
"Paşama bak ya sen. Sen büyüksün de ne oldu?" şeklinde bir savunma yaptı Ece.
"Ağabeyiniz oldum civcivler." dedi Kaan ikimizin de burnunu hafifçe sıkarak. Uzaklaşıp rastgele bir yerlere -Ece sandalyeye, Kaan yatağına ve ben de peteğe yaslanarak yere- oturduk.
"Ben civciv değilim bir kere."
"Doğru. Sen tilkisin." dedi minik bir gülüşle. Ece'ye dönüp devam etti. "Ve sende Rapunzel'in yan sanayi versiyonusun." Yine güldü. "Ama bu ağabeyiniz olduğum gerçeğini değiştirmiyor."
"Altı üstü bir yaş var aramızda. Amma abarttın."
"Alin'le iki yaş var. Ayrıca bir bile olsa, bir yaş bir yaştır. Çok biliyorsan sen bir yaş büyük olsaydın."
"Yeter be! Uzatmayın."
"Ama anne Ece başlattı." dedi Kaan ve yüzümdeki sahte kızgınlık da geçti.
"Evet, ne yapıyoruz. Kavgalarınızı izlerken yiyeyim diye mi aldım ben onca şeyi?" dediğimde ikiside varlığından yeni haberdar olmuş gibi masanın yanına bıraktığım poşetlere döndü.
Ece "Pasta aldın mı?" diye sorduğunda çenemle pastane poşedini gösterdim. Yanıma gelip yanağıma sert bir öpücük bıraktı ve gitti.
"18 yaşına gelince beni evlat edin n'olur." dedi poşedi açarken.
"Sen benden önce 18 olacaksın salak."
"Ama ben seni evlat edinirsem sana anne diyemem."
"Onu bunu boş verinde," diyen Kaan'a döndüm. "Kim bu kızın hemen hemen her gün bir tane pasta yediğine inanır." Bu sözünün üzerine ben biraz gülerken Ece dik dik baktı ve hemen karşı çıktı.
"Benim yediklerimin bunun beşte biri kadardır anca. Sen benim lokmalarımı mı sayıyorsun?" Pastayı masanın üzerine bıraktı ve ayaklandı. "Böyle biri olduğunu bilmiyordum. Yıllardır beraberiz sözde ama ben nedense gerçek yüzünü Alin gelince görüyorum."
Gözlerini doldurdu ve bana döndü. Sol elini sadece işaret parmağı açık kalacak şekilde kapattı ve Kaan'ı işaret ederek ağlamaklı sesiyle konuşmaya devam etti.
"Alin kusura bakma ama ben böyle birinin yanında daha fazla duramam. Bence sen de durma. Her an gelebilecek birini senin yerine seçebilir."
Ve kapıyı çok da sert olmayacak şekilde çarpıp çıktı.
•°○•°○•°○•°○
563 kelime
Selamm
Nasılsınızz
Fikirlerinizi buraya alabilirimm
Öpüldünüzz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bermuda
ChickLitTanrının meleklerin küllerinden yarattığı kız, beni tüm günahlarımdan arındırdı.