Bölüm 3: Ah! Kahretsin!

186 30 50
                                    

Mükemmel alarmımın mükemmel sesiyle güne bir merhaba dedim. Elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladıktan sonra mutfağa girip ağabeyimin kahvaltısını hazırlamak için çayı koydum.

Kahvaltılıkları masaya dizip omleti de koyduktan sonra ağabeyimi uyandırmak için onun odasına girdim. Uyandırdıktan sonra kendi odama geçtim. Saçlarımı tarayıp üstümü giydim. Çantamı ve telefonumu alıp odadan çıktım.

"Ben çıkıyorum. Görüşürüz"

"Dikkat et kendine. Görüşürüz."

Ayakkabılarımı giyip aşağı indim. Servis gelmeden birkaç fotoğraf çekip Duru'ya attıktan sonra telefonu kapatıp çantama koydum. Birkaç dakika sonra servis gelince binip en arka köşeye geçtim. Kafamı cama yaslayıp yolun geçmesini bekledim.

Okula varınca telefonumu çantamdan çıkarıp Duru yazmış mı diye kontrol ettim. Gelen bildirimleri görünce whatsappa girip mesajına yanıt verdim.

Duru Güzellik: Ayy güneşim yeni doğmuş benim

Duru Güzellik: Gün bugün bana aydınn

Siz: Günaydınn

Telefonu kapatıp cebime koyduktan sonra sınıfa çıktım.

Biraz sonra sınıf başkanı elindeki telefon kutusuyla birlikte yanıma geldi.

"Günaydın. İsmin neydi acaba?"

"Günaydın. İsmim Ece."

"Memnun oldum Ece. Barış hocanın numarası var mıydı sende?"

"Evet. Vereyim mi?"

"Harika olur. Ve şey iki gündür fark etmişsindir. Kafamı kaldıramıyorum yorgunluktan. Eğer senin için sorun olmayacaksa gün sonunda verilen ödevleri atar mısın bana."

"Tabii ki. Atarım. Hiç sorun olmaz. Whatsapptan mı atayım instagramdan mı?"

"Vereyim ikisini de. Hangisi kolayına gelirse ordan atarsın."

"Tamamdır." dedikten sonra kutudan şeffaf kılıflı bir telefon çıkardı.

"Dinliyorum."

"Instagram 6lin Numaram da 0556 872 ** **"

"Yazdım ikisine de kontrol et bakayım."

Kontrol ettikten sonra numarasını kaydettim. Instagramdan da isteğini onayladım ve ben de istek attım daha sonra telefonu kapatıp kutuya koydum.

"Çok teşekkür ederim."

"Rica ederim. Lafı bile olmaz." dedi ve gitti. Hemen ardından hoca sınıfa girdi. Ece telefonları bırakıp geleceğini söyledi ve çıktı. Hoca sınıfı selamladıktan sonra yerine oturdu. Ben de kafamı koyup gözlerimi kapattım.

•°○•°○•°○•°○

"Alin. Uyan dışarı çıkalım hadi."

"Duru uykum var."

"Uydurma. Ders başlayana kadar uyuyamazsın sen."

"İyi. Çıkalım bari."

Dışarı çıkınca dün oturduğumuz banka gittik. Yine boştu.

"Duru bu bankı kimse sevmiyor galiba. Baksana üç gündür geliyoruz hep boş."

"Ya da belki sadece içeride oturmak istiyorlardır."

"Mantıklı."

Kafasını göğsüme yaslayıp sarılınca bir sorun olduğunu hissettim.

"Alin."

"Duru."

"Biz yine taşınacakmışız."

"Bu sefer nereye?"

"İstanbul"

"Ne İstanbul'u? Nasıl İstanbul? Çok uzak orası. Gidemezsiniz ki. Annen sana şaka yapmış. İyice saf oldun sende."

"Ciddiyim Alin. Dayım oradaymış. Onun yanına gidecekmişiz. Yorulmuş annem burda."

"Yorulur tabii. Oda değiştirir gibi ev değiştiriyor. Ayda bir kere taşınmak nedir."

"Bilmiyorum. Ama ben gitmek istemiyorum. Çok özlerim seni."

"Salağa bak. Sanki ben özlemeyeceğim. Gitmiyorsun bir yere. Konuşacağım ben annenle."

"Dinlemez Alin." deyip ayaklandı. "Sanki bilmiyorsun huyunu. Bir ay Alin. Bir ay sonra yokum. " ve gitti. Peşinden gitsemde yetişemedim. Yukarı çıkınca zil çaldı. Mecburen sınıfa girdim. Kafamı koyup gözlerimi kapattım.

•°○•°○•°○•°○

"Alin. Kalk hadi. Korkutma beni daha fazla. Alin. Lütfen. Hadi"

Bu kez Duru değildi.

"Efendim Ece."

"Arkadaşını gördüm. Öğlen arası oldu. Bir şeyler yemeyecek misin?"

"Teşekkür ederim. Hayır yemeyeceğim. Bunun için de teşekkürler."

"Ne demek. Kantindeyim. Yanımda birkaç arkadaşım daha olacak. Bize katılmak istersen çekinmeden gelebilirsin."

"Çok naziksin. Pek sanmıyorum katılacağımı ama. Yine de davetin için teşekkür ederim."

"Aşağıdayım." dedi gülümserken. Sonra arkasını döndü ve gitti. Ben yine gözlerimi kapatıp uyudum. Duru için endişelensem de onun dediği gibi bir şey yapamayacaktım. Ve şuan uyumazsam eğer birazdan endişeden mahvolacaktım.

•°○•°○•°○•°○

Saçlarımda gezen bir el hissettiğimde anında gözlerimi açıp ani bir şekilde kafamı kaldırdım. Tam çığlık atacakken elini ağzıma götürüp bağırmamı engelledi.

"Sakin ol. Sadece benim. Korkmana gerek yok."

Ellerimle onun elini hızla çektim. Hızla çantamı ve ne ara aldığını bilmediğim ama elinde görünce tepemin attığını hissettiğim telefonumu elinden sert ve hızlı bir şekilde çekip konuştum.

"Sakın! Sakın ola ki bir daha böyle bir şeye kalkışma! Hatta aklından bile geçirme. Çünkü emin ol o zaman benden korkmaman için tek bir neden bile kalmaz."

Lafımı bitirdikten sonra hızla masayı itip ayağa kalktım. Sıradan çıkıp cebime koyduğum telefonumu tekrar çıkardım. Kahretmesin. Saat 16.32'ydi. Yani okul dağılalı neredeyse bir buçuk saat olmuştu. Ben uyuyalı dört buçuk saatti. Ve muhtemelen geçirdiğim bir buçuk saatin tamamını da yanında uyandığım ama adını bile bilmediğim kişiyle beraberdim. Umarım okul kapısı kilitlenmemiştir diye dua ederken indiğim merdivenler de bitti. Elimi uzatıp kapının kolunu tuttum ve yavaşça aşağıya doğru çektim.

"Ah! Kahretsin!"

•°○•°○•°○•°○

669 kelime

Umarım beğenirsiniz

Fikir ve yorumlarınızı bekliyorumm

Öpüldünüzz

Görüşmek üzeree

BermudaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin