HEV5

47 17 50
                                    







Hev - 5. Bölüm

Bir kibrit yeter mi dünyayı yakmaya?

Ben yakmıştım...dünyam duman altı ben ise içinde boğuluyordum sanki.
Gözünün içine baka baka kırmıştım ya herşyeyi bilmeden. Nasıl toparlardım bilmiyordum! Evlilik şuan zerre umrumda olmasa da kırdığım kalp kalbime ok gibiydi sanki.

Nereye gitti bilmiyordum fakat arkasından gidip ne diyeceğimi de bilmiyordum. Sahi gidip ne diyecektim ki? Üstelik ne evliliğinden bahsediyorlardı o benim ağabeyimdi ben ona yıllarca ağabey demiştim.

Odada Halis amcayla birlikte kalakalırken ona döndü bakışlarım arkası bana, yüzü mevsimlerin sahnesi pencereye dönüktü.Mevsim de sonbahardı içimde ki dallardan kopanların sebebi gibi.

Önce çiçekler kopardı sonra yapraklar ya, içimdekileri tam olarakbuna benzettim ve yapraklarım da kopmuştu artık.

" Zühre Tahirden vazgeçseydi, ölür müydü kahrından? " Dedi bir an. Fakat sorusu tam aksiydi. Bu dedikleri düşünmeme sebep oldu. Fakat ne düşüneceğimi bile bilemedim. Devam etti," Sevdalıydı Zühre Tahire....Tahirine ilk busesi kadar masum, korkak ve cesur..."

Cesur...Ben hiç cesur olamamıştım. Korkaktım en korkak belki bendim. Önce Zühre tutulmuştu bu kaderin imalı cilvesine belki de bu yüzden en sevdiğinden yorulmuştu canı.

" Zühre olsan yine de öper miydin Tahiri, sonunu...sonunuzu bile bile?" Öper miydim öleceğini bile bile, sonunu...sonumuzu bile bile? Fakat durup düşününce ben...
Ben ne o Zühreydim ne de o o Tahir diye düşündüm fakat yanıldığımı anladım. Hayır hayır yanılmamıştım! Biz olamazdık! Diye aklıma giren sese düşündüm engel neydi ki? Ben aşıktım fakat o...o değildi işte!

" Neyi düşündün? "

Çok mu düşünmüştüm fakat şimdi beklemeden cevap verdim.

" Ben Zühre değilim o da Tahir...hiç olmadı.."

Derin bir nefes alıp arkasını döndü bana yürüdü bakışlarım yerdeydi.
" Zaman da değil hiçbir şey ne Zühre ne Tahir..."

" Ben ona yıllarca ağabey dedim..." diye içimde ki sıkıntıyı attım ortaya. Belki de asıl sebebi buydu.

" Zühre de derdi Tahire ağabey...ama bak destan olur da dillere sana sadece söylemesi kalır...sen yaşa... "

Bizi birbirimizden iten bir kelimeden öteydi. Benim ona kimseye kırılmayacağı kadar kırıldı. İnsan sevdiğine kırılırdı, peki şimdi ben onu ne kadar seviyordum. Hararetle girdim araya gözlerine baktım Halis amcanın,
" Ben..." Dedim devamını getiremedim tereddütle kaçırdım gözlerimi. Ben ona ağabey dememiştim o bana Berfin Ağabeyinin sözünü dinle, Ağabeyin olarak izin vermiyorum, Ağabey...Ağabey! Şimdi niye gocunuyordu anlamıyordum.

" Sen.." Dedi cümlemi taklid eder gibi
" Zühresin...o da aptal Tahir.." Dedi imalı bir mırıltılı gülüşle.

" Ben hiç Zühre olmadım...sadece anlayamadım..Zarin zarin öyle söyledi...sonra"

" Berfiiin...berfin ben ki bu urfa da adımı bilmeyenin beş parmağımı geçen adam toprakların ağası urfanın yarısının sahibi cahil olan adam aşkı biliyorum... bilmesem değil Zühre inkar etse ben gördüğümü bilirim!"

Aşkı biliyorum... deyişi ilgincime gitmişti.

Geçmişte o da mı aşık olmuştu? Kime? Neydi bu yaşlı ruhu kalbine sürükleyen.

" Hadi git dinlen...yarın sabah kahvaltıda konuşuruz...yüzünü de asma...hadi..."

Halis ağa odadan çıkarken onun arkasından bende çıkmak zorunda kalmıştım odama ilerlerken deli gibi sırıtıyordum ve istemsiz yapıyordum bunu. Odamın yolunu tutarken tekrar terasa döndü adımlarım saat daha erkendi. Bu saatte bu duygu karmaşasıyla imkanı yok uyuyamazdım biliyordum.

HEV( ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin