Hyunjin yavaş yavaş okula doğru yürüyordu. Bir haftadır Jisung ile gizliden gizliye flörtleşiyorlardı. Bu yüzden keyfi yerindeydi bu günlerde. Seungmin'nin de Chan ile flörtleştiğini duymak onu daha da mutlu etmişti. İkide bir onunla uğraşıp duruyordu. Hem ayrıca bu süreçte Hyunjin Seungmin'e daha da yakın hissetmiş ve çoğu sırrını onunla paylaşmaya başlamıştı.
Seungmin iyi bir arkadaştı. Her ne kadar o da dalga geçip eğlense de, ki Hyunjin bunu lisede gerekli buluyordu, ciddi konularda kendini gerçekten toparlayıp anlamaya, çözümler üretmeye başlıyordu. Sır saklamayı çok iyi yaptığını biliyordu Hyunjin ancak şu zamana kadar arkadaşlarıyla asla aile hayatı hakkında konuşma yapmamışlardı. Sadece ailesiyle arasının kötü olduğu bilinirdi.
Kafasını salladı okul kapısına gelince. Bunları düşünmemeliydi. Şuan buraya geldiği için mutluydu ve önemli olanda buydu.
Sınıfa girip çantasını koydu. Ardından Jisung da gelmiş o da onun yanında oturmuştu. Güldü Jisung'un neşeli haline. Ancak kafasını sıraya koyduğu gibi kötü düşünceler tekrar sarmıştı onu. Öğle arasına kadar sadece uyumakla geçirdi gününü. Gerçi Jisung ara sıra sormuştu nasıl olduğunu ama fazla da üzerine gitmemişti.
Öğle arasında çoğu kişi yemek yediği için bahçe boştu. Biraz orada durmanın iyi olduğunu düşündü. Jisung da gelmek istedi ancak o yemek yiyordu. Bu yüzden gitmedi onunla. Tam merdivenlerden inecekken Seungmin'in sesini duydu. O da bugün boyunca Hyunjin'i sorup durmuştu.
"Hyunjin!"
Seungmin'in yanına gelmesini bekledi. Geldiğinde birlikte aşağı indiler. İkiside bir bankta oturmuştu. Birkaç dakika sonra da Jeongin'ler gelmişti.
Jeongin'in haberi yoktu tabi. Çünkü ders boyunca derslerle ilgilenmiş, tenefüslerde de sevgilisinin yanına gitmişti. Dalgındı şu sıralar. Bu yüzden fark etmemişti Hyunjin'i.
"Hyunjin ne oldu ya size? Burada kös kös oturuyorsunuz."
"Boşverin beni. Moralim yok bugün. Sizinde canınızı sıkıyorum şuan sadece."
"Sanki anlatmasan yine sıkmayacaksın canımızı. Anlat işte."
"Okuldan sonra birinizin evinde buluşalım. Burada anlatamam."
Okuldan sonra Seungmin'in evine gitmek için anlaştılar. Hyunjin sıkıntı ile yukarı çıktı. Jisung hala sınıftaydı. Minho'larla gidicekti ama Hyunjin'i merak ederek kalmıştı. Ancak o kadar sormasına rağmen Hyunjin asla bir şey anlatmadı. Günü uyuyarak bitirdi bu sayede.
Eve geldiği gibi çizim defterini aldı biraz rahatlamak için. Bugün Jisung kötü hissetmesin diye ona çizim defterini vermişti. Oraya bakarken gülümsedi. Notta vardı.
"Hyunjin'in üzgün olmasına dayanamadım. Bir sincap çizdim. Sen diyorsun ya sincaba benziyorsun diye, gerçi herkes öyle söylüyor ama, bende baktıkça beni hatırla diye sana bunu çizdim. Günün güzelleşir umarım Hyunjin~ie."
Defteri kapatıp arkasına yaslandı. Derin bir nefes alarak annesinin yanına gitti. Annesi onu görünce şaşırsada bir şey diyemedi. Saçlarını karıştırarak konuştu Hyunjin.
"Arkadaşlarıma gideceğim. Her ne kadar senden izin almak istemesem de gitmeme izin verir misin?"
"Hayır desem yine gidiceksin. Benim bir şey dememe ne gerek var?"
"Üniversitede buradan gideceğim bunu biliyorsun değil mi?"
"Arkadaşlarının bundan haberi var mı bari? Benden daha çok onları düşünüyorsun çünkü."
"Bak burada başka bir evde kalmama izin verseydin burada kalırdım tamam mı?"
"Nefretin bitmedi mi hala bana?"
"Canisin sen! Sence sana olan nefretim biter mi? Her neyse bir tane daha tartışma yaratmak istemiyorum."
"Akşam yemeğinde evde ol."
"Orada kalacağım."
"Hyunjin!"
Bir şey bile demeden çekip gitti Hyunjin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
N/S ♧ Hyunsung
FanfictionO sırada da Minho, Felix ile birlikte içeri girdi. Hyunjin onların girdiğini görünce görüşürüz diyip kalkıcaktı ki Minho tam karşısında durdu. "Amacın ne?" "Efendim?" "Amacın ne? Bir ay boyunca Jisung ile yanyana olmanıza rağmen hiç konuşmayıp şimdi...