Selam, herkes sevgiye muhtaçtır.
Yaklaşık bir haftadır işlerimin yoğunluğundan dolayı yazamadım, bu beni kötü hissettirdi. Psikoloğum her şeyi anlatana kadar yazmam konusunda ısrarcı, ben de rahatladığımı hissettirdiğinden yazmaktan memnunum.
Fakat çok güçlü de olsam, geçmişe gitmek beni de üzüyor.
Her neyse konumuza dönelim, dediğim gibi herkes sevgiye muhtaçtır. Ben de Yoongi'nin sevgisine muhtacım fazlasıyla. Bunu en iyi anladığım zamanlar bugün ve Yoongi'yle aramın bozuk olduğu o zamanlar.
Seokjin hyunga taşınalı iki gün olmuştu ve iki gün boyunca kendi evime uğramamıştım bile. İyi geliyordu, Seokjin hyung evde bir ses oluşturuyor, sürekli kafamı dağıtmam için çabalıyordu.
Yine de Jeongin denen çocuğu ne zaman Yoongi'nin yanında görsem, kalbimi kaplayan o büyük sızıdan kurtulamıyordum. Aşk böyle bir şeydi işte, sadece benim olsun istiyordum.
Aşk bencillikti.
O anda da teneffüste Jeongin her zamanki gibi sınıfımıza gelmiş, Yoongi'nin yanına oturarak hevesle bir şeyler anlatıyordu. Yoongi'yse o güzel bakışlarıyla dinliyordu onu.
Paramparça oluyordum.
Yanıma sırıtarak gelen Jun'la derin bir nefes aldım. Bir şey yapacağı belliydi, alışmıştım artık. Fakat eğer aşağılanacaksam bu lütfen Yoongi'nin karşısında olmasındı. Yoongi'ye bir kere daha Jeongin'in onun için daha iyi biri olduğunu hatırlatmak istemezdim.
Kolunu omzuma attı ve yanıma oturdu. Bununla Yoongi'nin bakışları bize çevirilirken, irislerini bir süre ikimiz arasında gezdirdi. Jun'un gülüşü arttı ve daha da yakınıma geldi.
Amacı belli olmuştu.
"Rahatsız oluyor." kıkırdadı. "Yanında olmamdan çok rahatsız oluyor bebeğim." Tekrardan derin bir nefes aldım ve onu umursamamayı seçtim. Sadece, ne yapacaksa yapsın ve defolsundu.
"Hadi ama şunun için kendini üzmeyi bırak, baksana hâla senin için endişeleniyor." alaycı bir tonda konuştuğunda bir şey dememeye devam ettim ve titreyen ellerimle kalemi alıp defterime anlamsız şeyler çizmeye başladım.
"Yah," sert çıkan sesiyle kalbim tekledi, korktum. Çenemden tutarak ona bakmamı sapladığında derince yutkundum.
Yüzüme yaklaştı.
Yüzüme olabildiğince yaklaştı ve bu benim kalbimi sıkıştırdı. Bu Yoongi'yle olandan farklıydı, kusacakmışım gibi hissettiriyordu.
"Benden başkası seni üzerse bu beni rahatsız eder, güzel bebeğim." mide bulandırıcı bir gülüşle yüzüme daha fazla yaklaştığında dudaklarıma gitti bakışları.
Onu hafifçe itmeye çalıştım çünkü bu, bu benim midemi çok bulandırıyordu. Bana izinsiz dokunuyordu, iğrenç hissettiriyordu bana. Fakat itişime sinirlenmiş olacak ki yakamdan sert bir şekilde tuttu. Göz göze geldiğimizde anladım, uzun zamandır görmediğim şiddeti görecektim. Ve bu şiddet onu itmeye çalışmam başlığında da olsa, Jun'un yaralarına bakacak olursak o da babasından sebepsiz yere dayak yemiş ve sebepsiz yere dövecek birini bulmuştu.
Ben.
"Öpmek istiyorum." öfkeli gözleriyle en yakınımdayken gözümden yaş gelse de, ruhum ağladığımı hissedemiyordu.
"Y-yapma, midem bulanıyor." evet, bunu söyleyecek cesareti nereden bulduğumu şimdi anlıyorum. Ben hissizleşiyordum, ben korkmaya alıştığımdan artık etki etmiyordu korkmak.
Gözlerinden ateş çıkardı ve yakamdan tutarak sert bir şekilde ayaklandı. Aslında önceki sayfalara yazmıştım, hatırlarsınız belki. Taehyung'la beraber dövüş dersleri almış ve spor yapmıştık bolca.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fuck the bullies
FanfictionBen bakmaya bile kıyamazken, sana nasıl zarar verebilirler?