Bir gün, kargomdan gelen baloncuklu poşetin baloncuklarını patlatıyorum.
Birkaç belgenin poşetiydi, karşımda çığlıkla beni tehdit eden biri olsa da aldırış etmeden baloncukları patlatmaya devam ettim.
"Öleceksin!" Jun'un kollarından sımsıkı tutuyordu birkaç görevli. Annesinin acı dolu yakarışları ve babasının duygusuz bakışları vardı ortamda.
Bense baloncukları patlatarak olan biteni izliyordum. Sanırım hislerim yok olmuştu, bakarken hiçbir şey hissetmiyordum.
Tek isteğim acı çekerek gebermesiydi.
Görevliler tarafından zorla araca bindirildiğinde annesi yakamdan tutarak sarsıyor ve bağırarak ağlıyordu. Dediklerini duymuyordum bile, onun da cezası buydu.
Kendinden çok değer verdiği oğlunun acı çekerek ölmesini izleyecekti.
Acımasızca gelebilir, gelsin. Acıma duygum yok artık.
Büyükannem istediğim şeyi yapmıştı. Jun'un uyuşturucu kullandığına ve zorbalık yaptığına dair tüm kanıtları ilgili yerlere bildirdim. Arkadaşları okuldan atıldı ve eğitim hayatları son buldu, oysa bir akıl hastanesine yatacaktı.
Her şey bitmişti fakat gülemiyordum, duygusuzca izliyordum olanları.
"Canavarsın sen!" annesi ağlayarak haykırırken bileklerinden tuttum ve sert bir şekilde kendimden uzaklaştırdım. Oğlunun yaşattığı birkaç şey yüzünden insanların bana dokunmasını pek sevmiyordum elbette.
Ayrıca canavar olan ben miydim cidden? Bu hikayenin tek masum karakteri ben değil miyim?
Tam çıkacağım esnada babasıyla göz göze geldim ve hafifçe sırıttım. Jun babasından her dayak yiyişinde beni döverdi, o acı çekiyorsa ben de çekmeliydim sanırım.
"Aslında her şey senin suçun." babasına biraz yaklaşıp konuştum. Duygusuz ifadesi yerli yerindeydi. "Onu biraz olsun sevseydin bunların hiçbiri yaşanmazdı."
Ders alacağını, üzüleceğini, canının acıyacağını hiç sanmıyorum. Asıl canavar oydu.
Sonunda bulunduğum yerden çıkıp kapıda beni bekleyen Seokjin ve Hoseok hyungun bulunduğu arabaya bindim.
Tek kelime etmedim, Yoongi'min yanına gitmek istiyordum.
Sanki beni anlamışçasına hastaneye doğru sürmeye başladı Seokjin hyung, Yoongi'm son zamanlarda biraz halsiz düşmüştü ve hastanede kalması gerekmişti. Tabii ki onu yalnız bırakmazdım, başından ayrılmıyordum.
"Geldim." sonunda geldiğimde yatağında uzanan sevgilim hafif doğruldu ve gülümsedi. Benim yüzümde buruk bir gülümseme vardı, başarmıştım.
Sonunda kurtulmuştum.
Omuzlarım sarsılmaya başladığında yatağına giderek güçsüz bedenine sarıldım ve sesli bir şekilde ağlamaya başladım. O kadar duygusuz olduğumu hissetmiştim ki, bu ağlama bana çok fazla iyi gelmişti.
Ne zaman sakinleştim hatırlamıyorum fakat aklım yerine geldiğinde Yoongi'nin kısık sesli melodilerinin farkına vardım. Saçlarımı okşuyor ve şarkı söylüyordu.
Başımı kaldırıp onu öptüm, ona dokunurken bile çok korkuyordum ama bunun sorun olmadığını söylediler. Hatta ona iyi geliyorsa sürekli öpmemi söylediler.
"Yakında üniversiteye başlayacağım." konuyu değiştirmeye karar verdim. "Birkaç yıl sonra sevgilin çok fiyakalı bir psikiyatrist olacak." göz kırptım ve kıkırdadı.