Gururluyum yalnızlığımla,
"Dinler misin beni?" müzik dinlemeyi çok seviyorum. Bana bir kulaklık ve mp3 çalar verseler hayatım boyunca sesimi çıkarmadan kendimi çalan melodilerin, anlamlı sözlerin ve kulak yakıcı seslerin esiri edebilirdim.
Mutsuzum galiba.
"Jimin-ah, bana bak artık." kolumdan tuttuğunda yerinden oynayan kulaklığımı yerine yerleştirdim. Masadaki bardakları tepsiye yerleştirip içeriye ilerledim.
Kandırabilir misin beni?
"Hey, beni görmezden gelmeyi kesip açıklama yapmama izin vermelisin." bardakları bulaşıkçının alması için koyduktan sonra tepsiyi yerleştirdirerek elime bir bez alıp tepsinin üstünü sildim.
Boyum kadar bir aynayla.
"Jimin-shi, en azından Yoongi'yi dinle." tepsiyi sildikten sonra bezi musluğa tuttum temizlenmesi adına. Kirli değildi ama yine de hijyenik olduğundan emin olmalıydım.
Padişahların hesabında,
"Bak ben- sen beni yanlış anlamış olmalısın. Bir kere dinlesen anlayacaksın." ıslattığım bezi iyice sıktıktan sonra bezi kurumaya terk ettim ve ıslak elimi siyah önlüğüme sürdüm.
Benden ne varsa yalan.
"Jimin" bir ihtiyaç var mı diye Bay Min ve diğer aşçıların yemek yaptığı alana gittim. Açıkçası Bay Min mükemmel aşçılığılıyla ün salmış biriydi, kesinlikle yemeklerini öneriyorum. Ben küçük ve samimi bir şubelerinde onlarla beraber çalışsam da ülkenin pek çok şehrinde şubeleri vardı.
"Bak artık bana." elimden tuttuğunda duraksadım. Gözlerimin içine bakıyordu.
Acım kadar cesaretim olsa,
"Lütfen..."
Affederdim kendimi çoktan...
Sol kulağımdaki kulaklığı çıkardığımda sağdaki kulağımda kısık sesli ezgi kendini koruyordu. "Tamam, yap açıklamanı."
"Bak," yanındaki arkadaşına bakıp derin bir nefes aldı. O bunları yaparken sağ kulağımdaki kısık sesli müziğin sözleri dolduruyordu kulağımı. "Öncelikle özür dilerim."
Dünyaya bedel eşsiz ruhum
"Fakat pişman değilim."
Dünyayı bilmek istemiyor...
Bir şey söylemedim. Yüzüne, gözlerinin içine bakıp konuşmasına devam etmesini bekledim. "Bundan sonra sevgilimsin, bir süreliğine."
Hangi zamanın sahibiydim,
"İyiliğin için."
Sakın bana anlatma.
"Ne yani, beni böyle mi koruyacaksın?" sinirle gülerek sordum. Ellerimiz hala birleşikken güven vermek istercesine hafifçe sıktı.
Kabusum, felaketim buysa.
"Hayır, seni korumayacağım." kararlılık gördüm gözlerinde. "Sadece yanında olacağım, sen kendini koruyacaksın."
Parçalanmaksa, ne var?
Güldüm sadece. Kendimi koruyabiliyor olsaydım şu an böyle olmazdım. O bu sikik okula arkadaşıyla beraber gelmezdi. Yine sinirlendim çünkü hafife alıyorlardı. Yaşadıklarımdan haberleri yokken bunun basit olduğunu düşünüyorlardı. "Neden beni herkesin içinde öptün?"