1 - her gün biraz daha ölmek istiyorum

2.1K 247 259
                                    

İnsanlar ikiye ayrılır.

Güçlüler ve güçlülerin ezdikleri.

Bunu size anlatmaya başladığıma göre hangi tarafta olduğumu az çok tahmin ediyor olabilirsiniz. Zavallı, ezik ve güçsüzüm ben. Yani, öyleydim. Öyle sanıyordum.

Çok şey oldu, belki de hayatımın bir kısmı mahvoldu. Fakat ben; yani Park Jimin, nihayetinde bu hikayeyi anlatıyorum.

Zorbalık, çağımızın en büyük sorunlarından biri. Bazıları parasından, bazıları gücünden, bazıları hayatındaki olumsuzluklardan ötürü kendilerinde zorbalık yapma hakkı görürler.

İşte benim hayatımda da vardı o bazılarından. Mahvettiler narin ruhumu, bedenimi. Şu anki halimi seviyorum fakat o zamanki güzelliğim yok artık. Ruhum yıprandı oldukça.

Tamam; yeter sizi bu kadar beklettiğim, başlıyorum...

Karşımdaki beden gülüyordu yine. Gülüşü, midemi oldukça bulandırıyordu. Korkuyordum, kabuslarıma bile giriyordu o gülüşü. Sırf ödevini yapış şeklimi beğenmedi diye karnıma tekme atarken, gözyaşlarıma attığı kahkaha daha fazla yakıyordu canımı.

Nefret ediyordum, bir hiç olmaktan, ezik olmaktan. En çok da güçsüz olmaktan.

Bu yüzden de kendimden.

"Ağlama küçük bebeğim, neden ağlıyorsun?" duyduğum iğrenç sesle ağlamam arttı isteğinin aksine. Canım yanıyordu, hem fiziksel hem de ruhsal. Sakladığım yüzümü, parmaklarını çeneme değdirerek kaldırdı. "Ağlayınca daha da çirkin oluyorsun."

O zamanlar çok düşünüyordum, sahiden çirkin olduğumu düşündürtmüşler bana. Komik. O zamanki Park Jimin, dünyanın en güzel çocuğu olduğundan habersizdi. Şimdiyse kaybetti o güzelliğini.

Oysa o hep söylerdi güzel olduğumu.

"Sana ağlama dedim!" bu sefer çok sert vurmuştu. O an acısı canımı yakarken ağzımdan gelen kanla da anlamıştım bunu. Beş kişi haşat ettikleri bedenime acımamışlardı. Oysa çok narindi o beden, çok saf, çok güzeldi.

O an ölmek istediğimi hatırlıyorum. Defalarca geçirdim aklımdan bunu, kimsem yoktu. Ailem yoktu, kimsesizin tekiydim ben. Fakat her konuda korkak olduğum gibi ölmekten de oldukça korktum.

"Jun, yeter bence. Bu sefer çok kötü gözüküyor." başka bir iğrenç ses daha kulaklarımı doldururken gözlerim kapalıydı. Hiçbir şey görmek istemiyordum, tek isteğim yalnız kalıp biraz da öyle kendimi aşağılamaktı.

Fakat gözlerimi araladığımda yerde yatan çelimsiz bedenime sırıtarak eğilen bedenle karşılaştım. "Bebeğim, bugünlük bu kadar yeter. Ağlama artık." alnıma yapışan saçlarımı geriye ittiğinde titrek nefeslerim göğüs kafesimi acıttı her defasında.

Hatırlıyorum, o an saçlarımdan da nefret etmiştim.

Sonunda sessizlikle baş başa kaldığımda aldığım her nefes canımı daha fazla acıtıyordu. Anlayamıyordum, sırf ailem yok diye bu kadar acı çekmem mi gerekiyordu? Param vardı, param fazlasıyla vardı. Beni dövmek, aşağılamak yerine kullansalardı buna bile razı gelirdim. Neden bu kadar acı çektiriyorlardı bana?

Şu an anlıyorum, asıl ezik olanlar zorbaların ta kendisidir.

Kendi eksiklerinin acılarını insanların ayrılan iki kolundan birinde, güçsüzlerden çıkarırlardı.

Yerde yatmış bir şekilde gökyüzünü ne kadar izledim bilmiyorum. Kalkacak güç bulamıyordum kendimde. Sonsuz maviliği izlerken, ağlamaya bile güç bulamazken ezikliğim hakkında düşünüyordum.

fuck the bulliesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin