Tüm okul onları izliyordu.
Kendinden kısa kalan, turuncu saçlı ve gözleri dolu bedenin omzundan işaret parmağıyla itip muzip bir gülüş attı ortaya. Herkes onları izliyordu, tüm gözler üzerindeydi iki bedenin.
"Ezik dediğiniz kişi bu mu?" genç, yüzündeki muzipliği bozmadan sordu onları izleyenlere. Ses gelmedi, herkes pür dikkat izliyordu.
Bir kere daha işaret parmağıyla ittirdi omzundan turuncu saçlı bedenin. Ve, yine güldü.
Gözleri dolu turuncu bedenin, bunlara alışkın aslında ama bu sefer büyük bir hayal kırıklığına uğramış. Çaresiz hissediyor çünkü tam anlamıyla bir ezik olduğunu düşünüyor.
"Bu mu ayak işinizi yaptırdığınız çocuk?!" yine sordu onları izleyen topluluğa. Omzundan bir darbe daha alıp geriledi turuncu saçlı beden, sarı saçlı olansa onun üstüne yürümeyi bırakmadı. İşin üzücü kısmıysa kimsenin karşı çıkmamasıydı, herkes razıydı turuncu saçlı bedenin aşağılanmasına. O'ysa alışkın, kendini önemli hissedemiyor ama ondan önemlisi yok aslında.
Çıt çıkmıyordu.
İnsanlar korkaktı.
Aynı zamanda, insanlar korkutandı.
Sarı saçlı gencin gülüşü yavaş yavaş yok olmaya başladı ama hala az da olsa bir tebessüm belirgindi. "Yani..." bekledi, onları izleyen topluluğa göz gezdirdi.
Tebessümü yok oldu, yüzündeki öfke korkaklığın esiri olan insanları bir kez daha vurdu.
"Bu mu eğlenmek için acımasızca dövdüğünüz çocuk?!" sesi sarstı okulun spor salonunu. Çıt çıkmıyordu, çıkarsa bir daha çıkamayacak duruma gelirdi. Turuncu saçlı, dudakları kirazdan, yüzü adeta nurdan oluşan çocuksa olayları anlayamıyor; gözlerindeki yaşlarla zorbalığı bekliyor şaşkınca.
Tanrı'nın yaratırken kediden esinlendiği çocuk yeniden öfkeli gözlerini gezdirdi salondaki topluluğa. "Siz misiniz Jimin'i inciten?!" sesi solanu inletti yeniden. Bakışlarını çevirdi dolu gözlere. Gözlerindeki ifade kalbini sızlattı sarı saçlının.
Ondan korkması acıttı canını.
Acıyan kalbi içindeki intikam duygusunu harladı, istiyordu. En değerlisine yapılanların cezasını vermekten daha çok istediği bir şey yoktu.
Güzelinin ağlamasına dayanamadı, çevresindeki ezik topluluğuna son bir kez göz gezdirip az önce iteklediği bedeni tek koluyla belinden kavradı ve dudaklarını buluşturdu.
Tüm okulun gözleri önünde.
Engel olamadı narin beden, utanıyordu, onu şu an öpmesini istemiyordu ama rahatsız değildi de. Yine de istemiyordu, yapmamalıydı ona göre.
Sarı saçlı, kedi gözlü beden ayrıldı hayran kaldığı dudaklardan fakat tek koluyla kavradığı bedeni bırakmadı. Öptüğü bedenin yüzüne hafif eğilerek gösterdi Tanrı'nın kendisine hediye ettiği muazzam gülüşünü. Bulunduğu ortamdaki herkese beslediği öfkenin ve nefretin aksine sevgiyle gülümsüyordu.
Kalbi yerinde duramıyordu ki, normaldi böyle gülmesi.
"Ben okulunuzun yeni öğrencisi Min Yoongi," bakışlarını ayırmadı dip dibe olduğu bedenden. Ona bakmayı bırakmak zordu. "zarar verebileceğinizi sandığınız Park Jimin'in sevgilisi."
Sessizlik.
"Cesaretiniz varsa, tekrardan zarar vermeyi deneyin."
---
ilk defa üçüncü kişiden yazdım sanırım son olmalı
neyse tanıtım olduğundan böyledi
dursun taslakta bir ara yayınlarım 🤒
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fuck the bullies
Fiksi PenggemarBen bakmaya bile kıyamazken, sana nasıl zarar verebilirler?