* 1 AY SONRA*
Günler geçiyordu. Ben farkında olmadan. Saatler geçmezken, günleri yakalayamıyordum bile. Rüyalarıma gece terörü denen lanet de eklenmişti artık. Uykumun en tatlı anında vücudumu saran o inanılmaz acı. Uyanıyordum fakat hareket edemiyordum. Yatağımın etrafındaki ölü bedenler benimle konuşuyordu artık kabuslarımda.
Saat 04.57.
Evin içinde her zamanki gibi saatin tik takları. Dışarıda sabahı müjdeleyen kuşlar. Güneş doğmak üzere miydi yoksa batıyor muydu belli bile olmuyordu bu vakitte. Saat yoksa anlayamazdınız. Evin içindeki sigara dumanını kovmak için pencereyi ardına kadar açtım. Soğuk rüzgar saçlarıma ve yüzüme çarpıp odaya girdi. Kahve demlemek üzere mutfağa doğru ilerledim ve masanın üzerindeki sigara paketinden bir dal sigara çıkarıp yaktım. Sikeyim! Her şey o kadar sessizdi ki. İstesem de kurtulamıyordum ben bu lanet boşluktan. İstemsizce çatılan kaşlarım alnımı ağrıtmaya başlamıştı artık. Kahvemi kupaya boşaltırken aklıma televizyon geldi. Belki evdeki bu sessizliği dağıtmaya yeterdi. Kupamı da alıp kanepeye yerleştim ve bir ay sonra ilk kez televizyonu açtım.
Annem şirketteki meşgalelerinden yanıma gelebilecek boşluğu haftada sadece iki kez bulabiliyordu. Olsun, sorun değildi. Berkan da benden sonuç alamayınca arada bir uğrayıp gitmeye başlamıştı sadece. Söylüyordum da inanmıyorlardı zaten, ben yaşayan bir ölüydüm artık. İlgi çekici bir şey bulana değin kanalları değiştirdim. Maymun belgeseli, aptal saptal entrika dolu diziler, müzik kanalları derken aradığımı bile bilmediğim programı bulmuştum sonunda: Ölüme Yakın Deneyimler.
Tüm dikkatimi televizyona vermek için dirseklerimle dizlerimi buluşturdum ve hafifçe öne doğru eğildim. Ağız dolusu bir yudum kahve sabah sersemliğini üstümden atmama bir tık yardımcı olmuştu sanki.
Sarışın bir kadın koma sürecini, geçirdiği kaza anını ve daha bir sürü detayı aktarıyordu. Kendi kazamla kıyaslıyordum ister istemez.
Yaklaşık iki saat boyunca programı izledim ve sonuna geldiğimde beynimde şimşekler çaktı. Sonsuz huzur ve sevgi. Tamamlanmışlık hissiyatı. Geri dönmek istemeyiş. ''Ölüm anında sevdiklerim beni karşılamıştı.'' demişti kadın. Nükhet...
Ölümden dönmüştüm. Ciddi ciddi.
Ve gerçekten...
Nükhet ile kısa da olsa buluşmuş muydum?
Hastanede Berkan'ın sözünü kesmişti annem. Telefonu elime aldım ve açana kadar aramaya başladım. Telefon çaldı çaldı sustu. Tekrar aradım. Tekrar ve tekrar. Bilmeliydim.
En sonunda uykulu ve bıkkın bir ses cevapladı. ''Lan oğlum ne oluyor? Saat sabahın beş buçuğu amına ko..''
Sabredecek gücüm yoktu. ''Ne olmuştu?''
Berkan çok idrak edemiyordu. Haklıydı da bir nebze . ''Ne ne olmuştu be?'' Soğumaya yüz tutmuş kahvemden bir yudum aldım. ''Kaza günü diyorum Berkan. Annem anlattırmadı ya hani?''
Berkan bir süre sessiz kaldı ve yatakta doğruldu sanırım. Sonrasında yanıtladı beni. ''Lan nerdeyse bir bunu ay geçti annen anlatmadı mı sanan hala?''
Sabırsızlıkla of çektim. ''Berkan anlatsa sorar mıyım? Doğru düzgün uğrayamıyor kadın zaten.''
***
Gelmesini çok manasız bulsam da olabildiğince sıcakkanlı olmaya çalıştım. Telefonda anlatabilirdi fakat o yüz yüze konuşmayı tercih etti. Uzun süredir de görmüyordum onu. İyi olmuştu gelmesi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KENDİNE İYİ BAK SEVGİLİM
Любовные романы* Karan, hemen yanında oturan Çağıl'ın gözlerinin içine dolu dolu baktı. Şöminenin ateşinin loş ışığı yüzlerini aydınlattıkça sakladıkları duyguları da gün yüzüne çıkarıyordu. Çağıl kendini suçlu hissediyordu. Karan'ın bakışlarından kaçmaya çalışsa...